Günümüz de hayat, bize mecburi dayatılan mevcut dünya sisteminin hazır şablonları içinde çok hızlı bir şekilde akıp gidiyor. Dolayısıyla kişi, böylesine yoğun ve yorgun bir hayatın içinde istediği bilgiye, istediği zaman, hemen ulaşmak istiyor. Bu böyle olurken, her gün aynı hız ve yoğunlukta, doğru ya da yanlış bilgi ve algılara maruz kalmaktadır. Gittikçe gelişen Android telefonlar, neredeyse bilgisayarların yerini önemli ölçüde almışa benziyor. Adeta bir organımız haline gelen cep telefonları ile mevcut hazır bilgilere ulaşmamız oldukça kolaylaştı ve hızlandı.
Bu gelişmelerin olumlu yönleri olduğu kadar, beraberinde getirdiği olumsuz yönleri de var. İnsanların giderek “asosyalleşmesi”, giderek içe dönüp, neredeyse zamanının önemli bir bölümünü elinde ki “telefonlarla” geçirip, hazır bilgilere ulaşması galiba bir çoğumuzu araştırma, geliştirme ve bilgiye ulaşmada tembelliğe ve hazırcılığa itebiliyor.
Teknolojik gelişmeler, ilerlemeler elbette ki iyi ve olumludur. Fakat bu gelişmeler, insanın doğası ve ekosistemle uyumlu ve ahenkli olursa, olumludur. Bunun dışında ki hormonlu ve dengesiz gelişmeler bir tarafı geliştirirken, diğer bir tarafı adeta yıkıma uğratmaktadır. Daha net bir ifadeyle, günümüzde bilgiye ulaşmak kolaylaşmış, ancak mevcut bilgi ve teknolojiyi doğa ile uyumla geliştirmek, bilginin kalitesini, nitelik ve niceliğini korumak oldukça zorlaşmıştır. Maalesef, bilgi de aynı para gibi belirli bir zümre’nin tekeline geçmiş bulunmaktadır. Bu durum dünya ve insanlık bakımından, yüzeysel bakınca, ileriye gider gibi görünüp, geriye doğru giden kaotik ve trajik bir duruma neden olmaktadır.
Besin zincirinin en tepesinde bulunan insan; kurgulama yapma, düşünme ve konuşma dışında, diğer canlılar gibi beslenen, dışkılayan, üreyen bir canlı değil mi ? O halde teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insan denilen maddi canlı, et, kemik, doku ve kandan oluştuğuna göre; insanın doğaya muhtaç ve mecbur olduğunu söyleyebiliriz..En azından bu durum, milyarlarca insan için uzun bir müddet devam edecek. İfade size tuhaf mı geldi ? Evet, öyle. Zira dünyayı yöneten ve yönlendiren elit insan grubu artık “Tanrı” moduna geçmek istiyor. Mesela yedek organlar ve beyne çip takılma çalışmaları var. Bununla ilgili haber linkleri ( HABERTÜRK , BBC , HÜRRİYET ) . Bu haberler de şuraya dikkatinizi çekmek isteriz : zaten yine bu elitlerin elinde olan tv kanalları ve haber siteleri, bu çalışmaların insanlığın yararına olduğunu, özellikle yaşlı alzheimer ve felçli hastalar için çığır açacağını söylüyor. İyi, güzel..Ama mesela, beyne takılan bu çiplerin “bazılarının” en karmaşık algoritmaları çözeceğini, hesaplamaları yapabileceğini, o esnada dünya da var olan tüm ekonomik gelişmeleri, haberleri süzüp, kişinin nereye yatırım yapması gerektiğini doğruya yakın şekilde tavsiye bilgisi verebileceği ve böyle bir çipin 1 – 1,5milyon$ arası bir fiyatı olacağı söyleniyor. Kısacası bir taraftan, halk tabiri ile “milyarlarca yığınların ağzına bir parça bal sürerken” , diğer tarafta yine bir “elitleşme” oluyor. Sadece bu mu ? Alın size bir başka gelişme : Robot işçilerle üretim yapan ilk insansız fabrika Çin’de kuruldu ( haber linki : ELEKTRİKPORT ) daha önce 650 kişi ile çalışan fabrika şu anda 3 kişi tarafından kontrol edilip çalıştırılıyor. Bu haber 2015 haberi.. Bizi anlıyor musunuz ? Altını çizerek tekrar ediyoruz : TEKNOLOJİK HİÇ BİR GELİŞMEYE KARŞI DEĞİLİZ.. Teknolojiye değil, elitleşleşmeye karşıyız. Doğa’nın tahrip edilmesine karşıyız. İnsanlığın 7 bin yıldır süren çilesine, büyük acılarına, çağlar ve yöntemler değişse de, temel de hep aynı kalan derin sömürüye karşıyız. Hormonlu gelişmeye karşıyız. Teknolojik gelişmelerin, bilginin, belirli bir zümrenin elinde oyuncak olmasına karşıyız. Belirli bir din, belirli bir ideoloji, her hangi bir öğreti, doktrin, belirli bir etnik ulusçuluğa dayanıp, kendini, dünyayı ve çevresini tamamen bunlarla açıklamaya çalışıp, kendi gibi düşünmeyen herkesi düşman ya da şüpheli gören bağnazlığa karşıyız..
Mesela ; JACQUE FRESCO’nun dediği gibi “BU SAÇMALIK ARTIK SONA ERMELİ”… Youtube videosu :
İşte biz tam da bu konuları inceliyoruz…
İnsanlığın bu gün geldiği trajik ve kaotik durumu, bunun nedenlerini, sosyolojik ve epistomolojik gelişim safhalarını inceliyoruz. İncelerken insanlığın bu güne kadar getirdiği dinleri, öğretileri, felsefe ve tüm ideolojileri inceliyoruz..
Bunu yaparken, belirli bir ideoloji, din ya da felsefi öğretiye körü körüne bağlı ve takılı kalarak ; “işte yegâne kesin kurtuluş yolu budur”, demiyoruz. Ya da tam tersi; hiç bir din, ideoloji ve doktrini de karşımıza alıp, onu günah keçisi yapmıyoruz. Bu forum, daha doğrusu Kozalak Yüksek Konseyi’nin bir şeylere muhalif olma ya da yancı olma durumu bulunmamaktadır. Bizim burada ki amacımız ve görevimiz bu değil. Bunu doğru da bulmuyoruz. Zirâ bu günün doğrusu, yarının yanlışı olabileceği gibi, bu günün yanlışı, yarının doğrusu da olabilir. Mesela, örneğin ; yüz yıllarca doğru bildiğiniz bir şeyin yanlış olduğu bilim tarafından kesin olarak kanıtlanabilir. Ya da o günün şart ve ikliminde doğru olan bir şeyin, yüz yıl sonra geçerliliği kalmayabilir. İşte bu nedenle KOZALAK YÜKSEK KONSEYİ’NİN çalışma prensipleri şu dört ana sütun üzerinde yükselir ; Akıl, Bilim, Felsefe, Sevgi/Vicdan.. Sevgi ve Vicdan, akıl, bilim ve felsefenin harmanlanmış bir çalışma ve sentezlemesinden ortaya çıkardığınız bir ürün olmalıdır. İnsan, gerçek sevgi ve vicdana saf akıl, bilim ve felsefe ile ulaşabilir. Bir şeylere körü körüne inanan insan sevgi ve vicdana nasıl ulaşabilir ? nasıl tekâmül edebilir ?
Bizim çalışma prensiplerimizi değerli üstat Murat Özgen Ayfer ne güzel anlatmış ;
“Yeter ki kendinize öncelikle bilimsel yöntemi önder olarak alın; her şeyi önce aklınızın süzgecinden geçirin ve bilgelikle değerlendirin. Bir söze, bunu söyleyen kişi bir başka bakımdan bilgili ve saygın oldugu için hemen inanıp kapılmayın. Yeter ki hiç bir şeyin kesin ve son, tam ve yetkin olduğunu sanmayın; her bilginin içeriğinde bir yanılgı payı bulunabileceğini, gerçeğin görünenden başka türlü de olabileceğini bilin. Yeter ki başkalarının düşüncelerine tutsak olmayıp, kendi düşüncelerinizin özgürlüğünü sağlayın. Özgür düşüncenizi koruyun ve evrimsel doğrultuda gelişim gösterme çabasından geri kalmayın..”
Sevgili üyemiz, dost ve misafirlerimiz. İşte bizim çalışma prensiplerimiz..İlgi ve teveccühünüz için tekrar teşekkür eder, forumumuz da keyifli zamanlar geçirmenizi dileriz..
En derin saygı, sevgi ve selam ile..
KOZALAK DÜŞÜNCE PLATFORMU
https://kozalak.freeforums.net