Sevginin bile tadı vardı. Şimdi sadece dillere pelesenk olmuş bir ad oldu. Hani öyle severdik ki zamanında, Yanına her gidişimizde attığımız her adımda bile burnumuza cennet kokuları geliverirdi. Büyüyen sadece vücudumuz ve geçen sadece kağıt üzerinde ki tarih sanırım. Çünkü her eski şarkı çalışında, her küçükken o ne olduğunu bilmediğimiz fakat kokusuna hayran olduğumuz şey aklımızda belirdiğinde o anlara geri gidip tekrar yaşıyoruz o masum ve sevgi dolu zamanları.
Ne oldu büyükte sanki !!!
Anne babamızdan sigara içtiğimizi saklamamaya mı başladık ?
Sevgilimizle rahat rahat el ele dolanmaya mı başladık ?
Yada babamızın cebinden para çalmayıp İnternet cafelerde harcamayı mı bıraktık ?
Okulu asıp deniz kenarına gitmekten mi usandık ?
Anlasanıza artık bunlar gizli saklı olduğu için güzeldi. Sevgilimizle buluştuğumuzda ne onun ne de bizim tanıdıklarımızın olmadığı yerlere giderdik. İşte eğlenceli olanda oydu. Vakit azdı o yüzden her saniyenin değeri şimdikinden çok daha fazlaydı. Gizli saklı olurdu o yüzden birbirimize daha çok sığınırdık çünkü bilirdik biz bir olunca kimse bizi yıkamazdı bize kimse o zaman zarar veremezdi.
Gün bitti akşam olmaya başladı sokağın başına kadar sevgilini bırak binaya girene kadar onu gözetle tam kapıdan girerken dönüp ufak bir tebessüm eder ve biz bir sonra ki buluşmaya kadar o gülüşle avunurduk. Sıra mahalleye geri dönmeye gelir. Arkadaşlar toplanmış saçma ama süper bir muhabbet dönüyor. Biz yanlarına gittiğimizde o gün sevgilimizle beraber vakit geçirdiğimiz için suratımızda ufaktan bir sırıtma var. Hemen anlarlardı zaten önce yapılan muhabbeti keserler sonra bize biraz şaka maksadıyla takılırlar ama asla incitmeden kırmadan dalga geçmeden takılırlar. Çünkü dosttur onlar. O kıza ne kadar değer verdiğimizi bilirler. Ona asla kötü söz söylemez ve söyletmezler. Çünkü o kızı incitecek yada o kıza yakıştırılacak en ufak kötü şeyin bizi de incitip yaralayacağını bilirler. İşte bu yüzden hep kardeş gibi davranmaya devam ederler. Sonra tekrar o saçma ama bir o kadar da mükemmel denecek derecede eğlenceli muhabbete devam edilir. Zaman geçtikçe en uzakta oturandan başlanır evlere bırakmaya. Eve gidilir ohhh mis gibi soba yanıyor harika yemek kokuları. Önce baba biraz kızar ” NERDEYDİN BU SAATE KADAR SERSERİ ” diye ama bilir asla serseri olmadığını sonra hanım hadi kur sofrayı yiyelim yemeğimizi. Yemekten sonra babanın televizyonda açtığı kanal izlenmeye başlanır. Hep kızarız spor yada haber açtığı için çünkü başka kanalda dizi yada sinema vardır. Ama asıl zevkli olan da o. Çünkü babanın açtığı kanal babamız ordayken çok güzeldir. Hatta en güzelidir. Bunu yalnız kaldığımızda tv de istediğimiz kanalı açtığımızda zevk almadığımızda anlarız. Sabah olur kalkarız annemizin bağırmasıyla ” KALK HADİ SAAT KAÇ OLDU SERVİS KAÇTI ” kızgındır ama biliriz ne kadar kızsa da bize en azından ekmek arası bişeyler bile hazırlamıştır annemiz hemde sabahın köründe.
Sonra okul biter askerlik biter hayat telaşı başlar. Arkadaşlarla dostlarla araya mesafeler girer soğukluk girer ve biz bir şarkı duyarız yada o ne olduğunu bilmediğimiz fakat çocukluğumuza ait olan o muhteşem kokuyu hissederiz bir anda ve tekrar o anları yaşamaya başlarız düşlerimizde. O günlere gidemeyeceğimizi biliriz fakat yinede o anın tadını kaçırmadan yaşamaya devam ederiz düşlerimizi. Sonra ufaktan bir irkiliriz ve şimdiki zamana döneriz. Hemen bitmesini istemeyiz o anıların ve açarız eskilerden bir şarkı ne kadar saçma da olsa şuan dalga bile geçsek o salakça ergence şarkı mükemmel bir his yaşatır bize. O şarkının bitişine denk getiririz eski anıların düşlerini ve tekrar hatırlayacağımız güne kadar gömeriz beynimizin ve kalbimizin en karanlık fakat en güvenli köşesine …
Hadi o ergenlik şarkılarından biriyle bitirelim bu yazımızı …
https://youtu.be/pw7jG6UujhQ ( Gökçe KIRGIZ – Kalbime Gömerim O Zaman )
Umarım az da olsa çocukluk yada ergenlikte ki o güzel günlere getirebilmişimdir sizleri 🙂