Hayat, hayaller ve umutlar üzerine kurulu bir yapboz. Yapboz da eksik kalan parça: çocukluğumuz. Bütün senaryo yaşadığımız ya da yaşamak zorunda bırakıldığımız çocukluğumuzun etrafında şekilleniyor. Bu parça eksik bırakıldığında belki çıkan resmin ne olduğunu tahmin ediyoruz ama o kadar zaman, emek harcamışken resmin bütününü görme hakkımız neden elimizden alınsın ki?
İşte çocuklar üzerinde tam olarak bunu yapıyoruz. Zamanlarını ve emeklerini çalıp hayatlarına dönüp baktıklarında kendi iradeleri dışında şekillenmiş tamamlanamamış bir yapboz bırakmalarına neden oluyoruz. Aileler çocuklarının daha rahat (!) bir geleceği olması için , çocuklar ailelerinin istediklerini verebilmek için yarış atıymışçasına koşarlarken farkında olunmayan bir şey var: zaman.
Zaman en iyi konuşucudur ve biz zamana karşı yarışırken (hatta zamana karşı kazandığını düşünenlerimiz bile olabilir) zamanın bize çizginin arka tarafından gülümsüyor olması muhtemel. Bu yüzden koşu pistinin sana ayırdığı o uzun dar şeritlerinden çıkıp yürüyerek zaman zaman dinlenerek bitişe ulaştığında, evet ,diğerlerinden farklı olacaksın. Kaybetmiş olman değil fark yaratan. Etrafındakileri görerek etrafındaki güzelliğe hatta kötülüğe bile saygı duyarak ağır ağır ilerlemen ,belki pistin etrafındaki kuşların sesine kulak vererek attığın adımlar ve bitiş çizgisine geldiğinde diğerlerinin aksine senin hala devam edebilecek olman. Koşucular için o çizgiydi hedef, pistin dışındakiler içinse çizgi değil çizgiler vardı aslında. Her bitişin yeni başlangıçlara gebe olduğu.
“çocuğum için en iyisi “ her ailenin vazgeçilmez sloganı değil mi ? Peki siz çocuğunuz için çabalarken koşu pistinde nefes nefese koşarken çocuğunuz için, çocuğunuz yanınızda mı? Sizinle mi koşuyor o da? Zannetmiyorum . Zannetmiyorum çünkü çocukların ilgisinin o engin hayal güçlerinin tekdüze dar uzun milimetrik ayarlanmış pistin şeritlerinin içine hapsedilemeyeceği aşikar. Siz kendinizi o pistten kurtarmak için geç kaldıysanız bile bırakın çocuğunuz sınırların dışına çıksın. Dışına çıkabilsin ki koşarken duran ağaçla duran gökyüzüyle öten kuşla böcekle yarışmasın.
Ağaç yaşken eğilir. Evet. Ama siz ağacı yaşken kırıyorsunuz. Bir fidanın belki yaşamı boyunca dimdik durmasını engelliyorsunuz. çocuklar sizin çocuğunuz ama siz değiller. Kendi yaşamadığınız hayallerinizi hayatlarınızı çocuklarınızın omuzlarına yükleme hakkınızı yok. Düşe kalka ama hayalleriyle (kendi hayalleri ) , istekleriyle yürümeliler size düşense düştüğünde bir kez daha düşmemesi için alıp dört duvar arasına kapatıp kendinizce güvenliğini sağlamak değil . Her düştüğünde kaldırmak. Çocuklarınız köküyle dalıyla yeşiliyle kahverengiyle meyvesiyle birer ağaçtır. Onlara vasıfsız bir odunmuş ve siz şekillendirdikten sonra bir vasıf kazanacakmış muamelesi yapamazsınız. Çocuğumuz için en iyisiyse sloganımız onlar için iyi bir dünya bırakmak olsun gayemiz. Hayallerini gerçekleştirirken dünyanın bu kadar kirli olmadığı bir ortam bırakmak olsun çocuklarımız için isteğimiz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. (…)” geleceğinizi geleceğimizi doya doya yaşamanız temennisiyle.