N’olursun kaç kurtar kendini bu diyardan… Kulaklığımdan beynime yankılanan sözlerdi bunlar. Gitmek istiyorum. Uzaklaşabilmek, nefes alabilmek, denizin o uçsuz bucaksız mavisini hissedebilmek, o tuzlu su kokusunun genzimi yakışını hissedebilmek, köşedeki ufak balıkçı tekneleri… Gitmek istiyorum, bu kuru, ıssız sıcaklardan biraz olsun uzaklaşabilmek, yalnızlığımı biraz olsun dağıtabilmek, hislerimi ve kafamı yoran düşünceleri bir süreliğine uzaklaştırabilmek. Ara vermek istiyorum biraz hayatın gidişatına. Göğsümde yürüyen ruhsuz adamlara, umutsuz davalara bir çıkış bulabilmek istiyorum. Hayaletler dolanıyor etrafımda…
—Kahveniz, hanımefendi. Diyor garson, irkiliyorum. Dalmışım gene uzaklara. Teşekkür ediyorum, gidiyor. Gitme, otur biraz sohbet edelim demek geliyor içimden, yalnızlığımı dağıtalım demek istiyorum. Susuyorum, dudağımda buruk bir gülümseme. Bir yudum alıyorum sert kahvemden, sonra bir yudum daha… Ayaklanıyorum sonra, halletmem gereken işler var.
Üç bilemedim dört sokak geçiyorum. İnsanlar aynı, telaşları, heyecanları ve hatta boşvermiş yürüyüşleri bile aynı. Sokaklar aynı, sanki beni bu şehre bağlayan birer labirent. Belirli taşlara basarak yürümeye devam ediyorum, az ötede lüks vitrinler, emlakçılar, vadesi dolmuş binalar, süpermarketler var. Bir iki adım daha atıyorum ve bir anda kafamı çeviriyorum, karşıya bakıyorum. Birinin beni izlediğini hissediyorum. “Hayır” diyorum kendi kendime, “hayır şimdi olmaz.” Karşılaşmamalıyız.
Bu şehir ikimize yeteri kadar dar. Adımlarımı hızlandırıp kaçıp gitmek istiyorum, uzaklaşmak. Ama yapamıyorum sanki ayaklarım çivilendi buraya, kımıldayamıyorum. Uzaktan bile görmek yetiyor bana. Onun o kendine has, kendinden emin dik duruşu, geniş omuzları, hafif dalgalı saçları, uzaktan belli belirsiz surat ifadesi ve bakışları…Bana doğru geliyor… İşte, tam orada, karşımda şimdi. Sanki herkes durdu, sesler, sözler, insanlar, arabalar…
Yüzyıllar önce yazılmış bir kehanet gerçekleşiyor sanki şu an, ya da ağır çekim bir film sahnesi gibi. Sadece o ve ben varız. Herkes susmuş, onun bana gelişini izliyor. “Acaba” diyorlar, “acaba ne olacak, uzun zamandan sonra genç aşıklar kavuşacak mı, yoksa yollarına mı gidecekler?”
Aramızda bir adımlık mesafe var şimdi. Doğrudan bana bakıyor, hissedebiliyorum. Gözlerime yeterince derin bakarsa kafamın içinden geçenleri okuyabilir mi? “Hayır” diyorum kendime, “hayır kızım sen güçlü durmalısın, öyle kendini salma sakın.” Meydan okurcasına bir tavırla gözlerimi dikiyorum ona.
—Nasılsın?
—İyiyim, sen? Diyorum. Dudakları yukarı kıvrılıyor iyice, içten bir şekilde gülümsüyor bana.
—Özledim… diyor. Öylesine söylenilen bir söz olmadığını biliyorum. “Ben de özledim” demek istiyorum ama yapamayacağımı da biliyorum. Uzaklaşmalıyım buradan. Arada birkaç saniyelik suskunluk oluşuyor. Sanki şu an olduğumdan daha huzursuz olabilecekmişim gibi kasılıyorum gene. Onun o beni içine çeken renkli gözlerinde hayalini kurduğum her şey var sanki, evimmiş gibi bakıyor, umut gibi. Bir insan nasıl umut gibi bakabilir ki?..
—Gitmem gerek.
—Numaranı değiştirmişsin. Neden?
—Her zaman kaçıp gitmek istediğin şehre geri dönmüşsün, neden?
—Geri dönmedim. Kısa bir ziyaret.
—Yine gideceksin yani. Bunu söylerken yüzümdeki hayal kırıklığının farkındayım. Karşılaşalı kaç dakika oldu? Hangi ara ona kal demek geçti içimden bilmiyorum. Eskiden olsa kalmasını istediğimi söylerdim, belki yalvarırdım bile.
O zamanlar hayatımı onsuz geçirebileceğime inanmazdım, oysa hep gitmek isterdi buralardan, biliyorum beni de severdi. Kimi zamanlar her şeyi ardımızda bırakıp atlasak bir arabaya gitsek boylu boyunca nasıl olur merak ederdim. Hatta belki hadi gidelim dese giderdim onunla. Demedi. Tek başına gitti…
—Hey, iyi misin sen? Diyor hafifçe koluma dokunarak. Dalmışım birkaç saniyeliğine belli ki. Bir adım geri çıktım dokunuşundan uzaklaşmak için. Kendimi elimden geldiğimce toparlıyorum, en azından deminki kadar titremiyorum.
—Dalmışım.
—Eğer kalmamı istersen…
—Hayır diyorum sözünü bitirmesine fırsat tanımadan. Bacaklarım beni ne kadar daha taşıyabilir bilmiyorum. Derin bir nefes alıyorum ciğerlerime ve arkamı dönerek aslında gitmem gereken yönün tersi yöne ilerliyorum.