Hayat ve doğa değişim içindedir.
Varoluşumuz ve bulunduğumuz ortam, dinamik bir yapı arz ediyor.
Şimdi nereye geleceğim?
Hani şimdi diyorlar ya, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Evet, doğru olabilir de…
Biz insanlar mı değişimin itekleyici gücü olacağız?
Yoksa, esen rüzgâra kapılıp gideceğiz mi?
Salgın, tüm dünyayı etkiledi.
Kimi ülkeler, bu salgından fazla zarar görmedi.
Kimi ülkeler ise gerçekten de tabiri caizse…
Yaşamdan esaslı bir tokat yedi.
Haberlerden ve gazetelerden gördüğümüz kadarıyla…
Ülkeler/devletler bu dönemden çok etkilendiler/etkilenecekler.
Yazılanlara…
Konuşulanlara baktığımızda…
Toplumları tehlikeli dönemler beklemekte.
Ben, özellikle artık yeni bir dönemin açılmasından…
Adaletin ve huzurun tesis edilmesinden yanayım.
Ağzımızda sakız oldu ama tekrar etmek gerekiyor…
Yönetimsel tehlikelere baktığımızda:
-Otokrat rejimlere eğilimin artabileceği…
-Faşist kişilerin yönetimleri ele geçirebileceği…
-Hukuk devletinin yerine tek adam idarelerinin geçebileceği…
Demek istediğim…
Gelecekte tehlike ve risk algısı büyük.
– – – – –
Şimdi…
Ülkelerin, devletlerin, siyasetçilerin sırtında büyük bir yük var…
Ya demokrasiyi güçlendirecekler…
Ya da eski tas eski hamam yaşam düzeni devam edecek:
Liberal ve kapitalist ekonomik sistem devam ettirilecek…
Güçlünün ve zenginin daha güçlendiği ve varsıllaştığı…
Emperyalist zihniyetlerin…
Dünyayı yine uçurumun başına getirip götürdüğü…
Zulümün her türlüsünün görmezden gelindiği…
Çünkü, uygar devletlerin çıkarının…
Her şeyin üzerinde olduğu…
Hegemonyaya dayalı sistem değişmedikçe…
Gezegenimize huzur da barış da refah da gelemeyecek.
Eğer, yaşama, silbaştan yeniden başlayacaksak…
Her şeyden önce…
Siyasetin önünü açmamız gerekecek.
“Sivil siyaset” ile “sivil alanın” her türlü engellerden…
Temizlenmesi, demokrasinin tam hukuk devletiyle…
Taçlandırılması gerekecek.
“İnsan” odaklı siyasete eğilmemiz gerekiyor.
Neden?
Tarihsel dönüşümler de…
İnsanlığın serüveni de…
İnsanın insanla ve insanın doğayla…
Çatışmasından, savaşından, mücadelesinden…
Etkilenmiş ve çağlar kapanıp açılmıştır.
Tarım toplumundan, Sanayi Devrimine geçişte…
Kol gücüne dayanan teknoloji vardı…
Buharlı makine ve sınıf çatışmaları…
– – – – –
Öyleyse…
Rasyonel politikalar sürdürmek, gezegenimizin çıkarına olacaktır.
Yıllardır, dünyamız…
Savaşlardan da, egemen devletlerin mazlum toplumları sömürmesinden de çok çekti.
Petrol ve doğalgaz için…
Para için…
Daha fazla servet ve çıkar için…
İnsanın, insana zulmü yetti de arttı artık.
Yeni dönemde…
Hukuk ve yargının üstünlüğü başat meselemiz olmalıdır.
Post-modern toplum aşamasından…
Bilgi toplumu aşamasına geçtik.
Artık, sömürü de modern kölelik de…
Son bulmalı.
Adalet içinde; pekâlâ tam eşitlik olmaz ama adilâne bir yaşam düzeni içinde, şu koskoca evrende şu kısacık ömürlerimizi abat etmemiz mümkün:
Daha fazla “insan hakları ve özgürlük”…
Daha fazla “demokrasi”…
Daha fazla hakça ve adilânece bir üretim ve bölüşüm.
Daha fazla hukuk devleti garantisi…
Bilgi çağındayız.
İnternet teknolojisinin ivme kazandığı bir süreçte, “özgürlükleri” tırpanlamak, hareket serbestisini dizginlemek, inanç ve ifade hürriyetine gem vurmak…
Bunlar artık “meşruiyetini” kaybedecek eski dönem kalıntıları olmalı.
Yeni dönem…
Daha fazla özgürlük ve demokrasi üzerinden inşa edilecektir. Yabancı ve göçmen düşmanlığının hümanist yaklaşımlarla insan belleklerinden silineceği, insanca bir ekonomik düzenin ve insanca bir yaşam ortamının yeşertilmesinin başlangıcını…
Yapamadığımız müddetçe…
Yazılanlar ve ağızdan çıkan kelamlar…
Sonsuzluk tünelinde asılı kalmaya mahkûmdur.