Biçimsel rasyonellik; egemen sınıfın hedeflerine hizmet etmek ve onun amacını gerçekleştirmek için her türlü çalışmayı sunmak olarak açıklanabilir. Holokost ise, naziler tarafından yahudilerin sistemli bir şekilde ortadan kaldırılmasıdır. Bauman’a göre Holokost, modernliğin yıkılmasının veya onun içinde özel bir rota değildir. Hatta bu rasyonel dünyanın normal bir yönü, modern dünyanın bir ürünüdür. Ayrıca endüstrileşmenin temel ilkesinin de bu modern dünyada insanların yok edilişine uygulandığından bahseder. Örneğin; bir fabrikayı ele alalım. Nasıl bir fabrikada bir işleyiş, belli bir sistem, ilkeler varsa ve bunun sonucunda da bir ürün elde ediliyorsa, aynı durumun Holokost için de geçerli olduğunu öne sürdü.
Bu soykırımda da belli bir işleyiş, ilkeler ve düzen vardı. Egemen olan sınıfın, toplumun dışında ve hatta toplum için zararlı gördüğü kesimin yok edilmesi söz konusuydu. Engelliler, yahudiler, homoseksüeller gibi çok sayıda kesimin ortadan kaldırılması gerektiği ve bunun onlar için gerekli olduğu görüşü hakimdi. Artık hammadde insanlardı ve en sonda ulaşılacak olan meta yerine son ürün insanların ölümüydü. Yani Aushwitz de bir modern fabrika sisteminin devamı gibiydi. Modern fabrikada kullanılan o rasyonellik ilkeleri bu durumda Holokost için uyarlanmıştı. Bu durumda da Bauman’ın sözü aklımıza geliyor : “Modernlik ve rasyonellik olmasaydı, ‘Holokost düşünülemezdi.’(Bauman,1989:13)”. Çünkü modernlik ve rasyonellikle birlikte bu sistem ve ilkeler meydana gelmişti. Eğer bunların varlığından söz edemeseydik, Holokost’un da meydana gelmesi mümkün olmazdı. Yani rasyonellik ve modernlik durumu bu soykırımı beslemiş ve Holokost’u rasyonel dünyanın ‘normal’ bir yönü haline getirmiştir.
Rasyonellik dediğimizde aklımıza gelecek olan kavramlardan ilki de bürokrasidir. Holokost’un, rasyonel bürokrasinin bir ürünü olduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada başta da bahsettiğim gibi, toplum içindeki ‘zararlı ve eksik’ kesimin ortadan kaldırılması ve saf Alman toplumunun yaratılması amaçlanmıştı. Saf Alman ırkının üretilmesi, rasyonel amaçtı. Toplum da bu amacın gerçekleştirilmesi için hizmet ediyordu. Bu amacı gerçekleştirmek için de bürokrasi bir araç olarak kullanıldı. Bürokrasinin işleyişi, soykırımın daha kolay ve hızlı meydana gelmesini sağladı. Rasyonel olan bu dünyada, bürokrasinin varlığıyla da bu soykırımın varlığı daha da normal hale geldi.
Rasyonelleşme, verimlilik, hesaplanabilirlik, insani olmayan teknolojilerin kullanımını da beraberinde getirmiştir. Bununla birlikte uzaklaşma fikri meydana gelmiştir. Uzaklaşma fikrine göre Holokost’taki kurbanlar, insan değillerdir. Buna dayanarak yapılan soykırımı meşrulaştırma hali mevcuttur. Ayrıca kurbanların cinayeti işleyenler tarafından yaratılan bir sistemin tamamlayıcı bir parçası olması durumu vardır. Tüm bunlara baktığımızda günümüzde modernliğin de getirisiyle bu tarz olayların tekrarlanmayacağına dair bir algı var olsa da, buna dair hiçbir tedbirin varlığından söz edilememektedir. Örnek olarak hala daha bazı siyasi ideolojilerde ve politikacılarda da ‘milliyetçilik’ adı altında bu tarz ırkçı söylemler mevcuttur. Özetle; bu rasyonel dünyada modernliğin de var oluşu, Holokost’u mümkün kılmış ve bunu bir nevi meşrulaştırarak normalleştirmiş ve sıradanlaştırmıştır. Bu nedenle de Holokost’un tekrarlanmayacağını söylemek mümkün olmayacaktır.