Yapay zeka, algoritma, inovasyon, kodlama…
İçinde geçtiği cümleyi farklı bir havaya soktuğunu düşünen popülerlik fetişistlerinin dillerinden düşürmediği bu kelimeler ne yazık ki aslında hepimizi yakından ilgilendirmektedir. Ancak etkili bir cümle yapısı içinde kullanıl(a)madıklarından anlaşılamamakta ve göz ardı edilmektedir.
Kelimelerin anlamlarına basit birkaç tık ile ulaşabileceğinizden değinmiyorum.
Tehdit maalesef kapıda, pandemi sürecinde markalar maddi sıkıntılar ile boğuşmalarına karşın gücüne güç katan markalar da oldu.
Bünyesinde binlerce çalışanı olan yüksek plazalara ve devasa fabrikalara sahip işletmeler değer kaybı yaşarken, sadece dijital ortamda yazılan bir kod ve onun etrafında kurulu şirketler hatırı sayılır kârlılık oranları yakaladılar.
Peki, Lufthansa gibi dünyanın en iyi havayolu şirketlerinden biri olarak gösterilen Alman devini devletten maddi yardım alma noktasına getiren ama e-ticaret platformu olan Amazon’u %33 büyüten şey neydi? Nasıl oluyor da insan eliyle oluşturulan bir bilgisayar algoritması yine insan emeğine karşı çıkıyor?
Cevap basit: Dijital Dönüşüm ve çağa uygun aksiyon almak.
E-ticaret sektörünün büyük bir güç haline geleceği zaten ön görülebilecek bir durumdu fakat pandemi süreci bu gerçekle yüzleşmemizi biraz daha erken kıldı. Artık ayağa hizmet dönemi başladı diyebiliriz. İnsanlar en basit ve temel ihtiyaçlarını karşılarken bile fiziki olarak hareket etmek istemiyor. İki parmak hareketi ile işlerini halletmek istiyorlar. Onların bu ihtiyaçlarını karşılayan Amazon gibi e-ticaret işletmeleri de tamamen insanların bu isteklerine odaklı hizmet vererek kullanıcılarını memnun ediyor ve bunun doğal getirisi olarak güçlerine güç katıyorlar. Pandemi gibi küresel çapta bir tehdit ortamında bile bu şirketlerin kazançları hiç azımsanmayacak seviyelere yükseldi.
Öyle ki insanların hangi şartta olursa olsun karşılamaları gereken giyinme, barınma ve yeme gibi belli başlı gereksinimleri var. Bizden bir örnek verecek olursak: Kiğılı gibi giyim sektöründe hizmet veren bir markaya online mağazasında makarna sattıran şeyin arkasında ise insanların temel gereksinimlerini karşılama zorunlulukları ve yine insanların arzu dönüşümleri yatmaktadır. Tekrardan yazının başlığına dönecek olursak: Eğer sahip olduğunuz şirketinize yahut mesleğinize bir gün veda etmek istemiyorsanız siz de bu dönüşümün içinde yer almalısınız.
İşini Robotlara Devretmeye Hazır Mısın?
Martin Ford, Robotların Yükselişi kitabında “İş sırasında yaptığınız her şeyin ayrıntılı bir kaydını inceleyen biri, işinizi yapmayı öğrenebilir mi?” diye bir soru soruyor eğer bu soruya cevabınız; evet ise tehlikeli sularda olduğunuzu unutmayın. 10 yıl boyunca emek verdiğiniz bir işi günün birinde hiç maaş istemeyen, vardiya sorunu olmayan, çay yahut sigara molası yapmayan bir algoritmaya devredebilirsiniz.
O kertede sizin işinizde geçirdiğiniz sürenin hiçbir önemi yoktur. Unutmayın bir işi 10 sene yapmak ile 1 yıllık bilginizi 10 sene boyunca tekrar etmek arasında büyük bir fark vardır. Sürekli kendinizi yenilemeniz çağa ayak uydurmanız gerekmektedir. Bu işçiler açısından dikkat edilmesi gereken bir durum, şirket sahipleri için ise aynı tehlike yine geçerli kimse sizin logolarınızın altına ve vitrinlerinize yazdığınız since diye başlayan ve devamında yer alan rakamlara ayrıcalık tanımaz. Çünkü kullanıcı aldığı hizmeti ve edindiği deneyimi göz önünde bulundurur.
Toparlayacak olursak dönüşümü yakalamanızda size engel olan her şeye teşekkür edip onlardan kurtulmalısınız. Aksi halde sektör size hiç imtina etmeden teşekkür eder.
Kooplog maceramız bu yazıyla başlamış oldu bundan sonraki süreçte belli aralıklarla dijital dünya ile ilgili yazılar paylaşmaya devam edeceğim. Bu yazıların konusu sizler için önemli bulduğum alanlardan ve belki de sizin sorduğunuz sorulardan oluşabilir.
Çok beğendiğim bir söz ile yazımı sonlandırmak istiyorum:
🚀
“Dönüşüm kaçınılmaz, gelişim ise isteğe bağlıdır.”