Yönünü bulamayan küçük bir balık , kocaman bir okyanusta ne aradığını bilmeden yüzüyor.Yüzmeden dursa böyle durmanın ne faydası var diyor.çevresinde her şeyin hareket halinde olması , onunda buna mecbur olduğunu düşündürüyor.Yosunlar bile bir akışa kapılmış savruluyor.Bir ot parçası bile hareket ederken o da gitmesi gerektiğini düşünüyor.Sonunu bilmediği bir şeyin içinde.Ne geçmiş ne gelecek kalıyor böyle anlarda.Geride bıraktığın bir şey olmadığında aslında her anı aynı gibi.Kendi gibi başı boş bazı balıkların sürülere katıldığını görüyor.Bazısı ait olacağı bir mercan bulmuş yuvasını kuruyor.Nasıl karar vermişler mesela,o mercanin onun evi olacağını,orda mutlu olacağını ve orayı sahiplenme cesaretini.Yumurtasindan ilk çıktığı andan itibaren, hep tekti.Bu yüzden bir evi olmadı.Ona evi gibi hissedirende kimse olmadı aslında.Bir şeye ait olmak nedir tatamadı.Böyle gözlem yaparken hep kendini görünmez gibi hissediyor.Herkes kendi akışına kapılmışken kimse kimseyle ilgilenmiyor gibi.Onun ise bir akışı yokki kapılsın.Günler haftaları , haftalar ayları kovalarken ,çevresi hızla değişirken, küçük balık bir şey fark ediyor.Yuva ne demek ? Ait olmak ne demek ? Diğer balıkların neden hep bir işi var ? Kimse neden hiç bir şey yapmadan duramıyor ? Bu sorularla beraber fark ediyor ki ,her balık mecburiyetleri ve kendini bulma yolunda sıkışmış ve onun gibi bu soruların peşindeler aslında ama kimse bunu yaptıklarının farkında değil.Onlarla kendi arasındaki farkı anlıyor. “Farkındalık” .
Acaba o da hiç bir şeyi farketmeden yoluna devam etse ve olduğu haliyle her şeyi kabul etse, daha kolay bir hayatı olmaz mıydı ? Bir sürünün parçası olmayı ,diğerleri gibi mecburiyet olarak görüp düşünmese ve sadece süzelse.Bir evi olsa ve bu neden benim evim demek yerine , sadece yaşamaya odaklansa.O an anlıyor ki cahillik aslında koca bir mutluluk.Ve o an anlıyor ki hiç görüp tatmadığı aile eksikliğini hiçbir şey tamamlayamıyor.Bunları fark eden küçük balık biranda büyüyor.Bunun için yıllar gerekmiyor,bir şey fark ediyor ve büyüyor.