Öncelikle şu dörtlüğüm ile giriş yapayım.
Ah insanoğlu ölüp gideceksin Avucunda sadece İyilikler göreceksin Sabır ve acı Mutluluk dediğin sadece Başka bir açı
Toprak Yaprak
Mart 2020 Ortaköy
İletişime geçmenin en ilkel formu beden dili jest ve mimiklerden sonra Aslında konuşmaktır.
Beden dili, jest ve mimikler biraz da bilinçaltı iletişimidir. Hâliyle iletişimin başlangıcı sese, konuşmaya dayanmaktadır.
İletişim kurma zorunluluğu ve bilinç düzeyi arasında
Mutlak bir paralellik vardır.
Bir otobüs yolculuğunda yanınıza hasbelkader oturan bir kişinin sizi tanımadığı halde ısrarla iletişim çabası içinde olma halini gözünüzde canlandırın.
Bir süre sonra hayatınızda olmayacağını bildiğiniz bir insana kendinizden ve ailenizden neden bahsetme ihtiyacı hissedilir ki?
Özellikle bilinç olarak alt seviye insanlar genellikle iletişim ihtiyaçlarını veya sosyalleşme ihtiyaçlarını ses yoluyla yani konuşarak karşılarlar. Bu konuşmaları Toplumdaki karşılığı ise bildiğimiz dedikodudur. Dedikodu çoğu zaman kendi anlamının ve maksadının dışında sonuçlara neden olur. Bu ne demektir: Bu ilkel, basit iletişimi yani dedikoduyu başlatanlar Aslında bu başlattıkları sözlü etkileşimin özellikle kişiler ve konular üzerindeki etkisinden -neredeyse- tamamen habersizdirler.
Düşünsenize bir insan üç beş kelime ile başka bir insanın hayatını altüst edebiliyoriken aynı sorumsuzluk ve ciddiyetsizlik ile bu yaptığı şeyin dahi farkında değildir. zaten bu dedikoduya maruz kalan insan için başlıca başlı başına bir sığınma alanıdır bizi burada kandıran veya inciten şey çoğu zaman konuların bir hakikaten dayanıyor olmasıdır konu olay her ne kadar gerçek ise de biz ve bizimle ilgili olan değerlendirmeler ve yorumlar bizim istediğimiz ölçüde veya bizim istediğimiz gerçeklikte olmadığı için yaralanıyoruz üzülüyoruz oysa Az önce açıkladığım gerçekten dolayı kesinlikle konular olaylar ne kadar gerçek ise de dedikodu yapan kişiler hiçbir şekilde olayın farkında ve birincide değillerdir onların temel amacı iletişim ile karşı tarafa bir şekilde varlığını hissettirmektir, Yani: ses yoluyla söz yoluyla ve konuşma ile girişilen zorunlu iletişim, iletişimin de aynı zamanda en ilkel formudur.
Bu ikisi arasında çelişik görünen şudur dedikoduyu yapma cahilce ve ilkel bir biçimde söyleyeceğini söyler ancak yıpratıcı ve üzücü bilinçli ve bilinçsiz bütün insanlar üzerinde psikolojik tahribat yaratır yine söylüyorum Bu yorumların bizim istediğimiz düzeyde veya bizim gerçekliğimizle uyuşmuyor olmasından ileri gelir. Sadece bir bakış açısı, bir değerlendirme bizi psikolojik olarak yıpratmaktan kurtarabilir
Şayet bu basit iletişimi başlatan ve sürdüren kişi bilinçli ise ve konulara, kişiye vakıf ise;
Amaç yıpratmak ve tahrip etmektir. O zaman dedikodu ile yıpranan veya üzülen insan aslında dedikoducunun ekmeğine yağ sürmektedir.
Birincisi: bu iletişimi başlatan insan ilkeldir ve bu ilkel ihtiyaçlarını bilinçsizce karşılama veya düşmandır düşmanca emelleriyle sizi yıpratma gayesindedir.
İkincisi: söylenenler eğer gerçek ise bizim kendimizi bu hakikatlerle tartmamız gerekir. Tüm dedikodular aslında birer feedback'(Geri bildirim)tir. Doğru bakış açısı her zaman her şeyi fırsata çevirir.
Aslında bizi yaralayan şey yorumdur, bizim gerçekliğimiz ve dedikoducunun gerçekliği hiçbir surette uyuşmuyordur. Bunu da zaten biliyoruz.
peki neden kendimizi yıpratıyoruz.
Evet üzücü olan kısmı açıklıyorum.
Bizler eğer dedikodulardan ağır hasarlar alıyorsak Dedikoducuyu ve toplumu aşırı önemsiyoruzdur. Oysa toplumun (tebaa) bir bilinci yoktur. Formları vardır insanı kalıplara döken!
Mutluluk verici olansa:
Şayet insanlar sizden bahsediyorsa kesinlikle artık siz toplum için kayda değer bir pozisyondasınız artık insanlar sizi önemsiyor hatta kıskanıyorlardır. Çünkü genellikle insanlar kendilerinden aşağı insanlardan bahsetmezler onları kıskanmazlar, önemsemezler. böylece dedikodunun aslında bizim gelişmekte olduğumuzu, dedikodu yapanlardan daha iyileri olduğumuzu da göstermektedir.