İNSANI ANLAMA VE ANLAMLANDIRMANIN ÖNEMİ ÜZERİNE

“İnsan”, fizik ve metafizik varlıklar skalasının en üst kademesinde yer alma ya da en alt tabakasına inebilme potansiyeline sahip, çamur ile şuur arasında belirli bir kıvamda inşa edilmiş ve halen manaları birçok yönden çözülememiş ikircikli; yani,kararsız bir varlıktır.İnsan, düşüncenin sistematik bir hale geldiği ilk zamanlardan itibaren öncelikle varlık üzerine düşünmeye başlamış ve bunu sırf kendi varlığını, sonsuz gibi görünen kâinattaki yerini ve değerini anlamlandırabilmek için yapmıştır.Düşünce tarihi boyunca insanı çeşitli yönleriyle ele alan düşünürler, girift ve anlaşılması zor bir mahlûk olan insanı tanımlamakta dahi zorlanmışlar ve bu hayret verici yetilere sahip ve bir o kadar da hiçliğe yakın varlığı anlamlandırmak için parça parça tahlil edip durmuşlardır.İnsanı tanımak, ona bir değer ve konum belirlemek ilk olarak epistemolojik açıdan zordur. Zira inceleyen ile incelenen şey, aynı varlıktır. Ontolojik açıdan bilginin nesnesi olan varlık ile bilgiyi elde edecek varlık, aynı varoluşsal alana tekabül etmektedir. İşte bu handikap sebebiyle Nobel ödüllü ünlü tıp uzmanı Alexis Carrel’in de belirttiği gibi bu varlık; İnsan Denen Meçhul olarak dünya üzerinde kendinden neredeyse bîhaber hayatına devam etmektedir.İslam düşüncesinde insan; en şerefli mahlûk, gaye varlık, her şeyin kendisi için var edildiği üstün canlı, Yaratıcı’nın halifesi, mistik ya da tinsel yönü bulunan, bütün diğer mahlûkatın özelliklerini kendi bünyesinde toplayarak ruh-beden düalitesine sahip olan, aşağıların aşağısı olabilen vb. çeşitli şekillerde ele alınan Allah’ın yarattığı bir canlı türüdür. İslami ilimlerden her biri, insanın bahsedilen bu özelliklerinin birçoğuna değinmekle birlikte özellikle kendince önemli bazı yönlerini ön plana çıkarmaktadır.Adeta insan, o ilmin bakış açısından ibaretmişçesine parçacı bir yaklaşım veya metot ile incelenmektedir. Bu ilim dalları içerisinde Kelam ilmi’nin konusunun da Kur’an’da“mükerrem/değerli mahlûk” olarak ifade edilen insan olması gayet makuldür. Zira bu ilmin konusunun “başlangıç ve sonu itibariyle yaratılmışların durumunu incelemek”olduğu ve zamanla bu konunun genişleyip bilinmesi şanından olan her şeyi içine aldığı düşünüldüğünde; insan ve değeri üzerine yapılan çalışmaların ve bu konu üzerinde üretilen fikirlerin özellikle hümanizma ile karşılaştırıldığında açığa çıkarılamadığı görülmüştür.Kelam ilmi daha çok Allah merkezli olarak ortaya çıktığı ve geliştiği için Kelam âlimlerinin insanı anlama ve anlamlandırma faaliyetleri Yaratıcı Varlığı anlama faaliyetlerinin gölgesinde kalmıştır. Hâlbuki vahiy olgusunun asıl hedefi, ahlaklı fertler yetiştirmektir. Tarihi süreçte yapılan tartışmaların sadece varlığın mahiyeti çerçevesinde kaldığı, dolayısıyla insana bakışın da mahiyet tartışmaları etrafında geçtiği dikkate alınınca, Kelam İlmi içinde insanın yeteneklerini, değerini ortaya koyacak ve onu birahlak varlığı; kimlikli bir şahsiyet olarak algılayacak bir disiplinden uzaklaşıldığı görülmektedir. Kelam İlmi’nin bugünkü anlamda, yani günümüz sosyal bilimleri gibi insan problemine eğilmediği ortadadır. Kaldı ki Kelam İlmi’nden geçirdiği evreler itibariyle böyle bir şeyi kâmilen beklemek de çok doğru ve haklı olmasa gerektir.Kelamcılar, insan konusuna ontolojik açıdan yaklaşmışlar, onun ne’liğini anlama ve anlatma çabası içinde değerine de kısmi bir yer vermişlerdir. İnsanın yapısı araştırılırken onun özgürlüğü de temellendirilmeye gayret edilmiş ve hürriyet sınırları üzerinde durulmuştur. Kelam İlmi’nin görevi -Yeni İlmi Kelam oluşturma gayretleri ve Günümüz Kelam Problemleri de düşünüldüğünde- Kur’an ve Sünnet çerçevesinde bilginin konusu olan hususları ele alıp kendi potasında eritmesi, günümüze yeni bir perspektif sunması ve bunu yaparken çağın verilerinden yararlanmasıdır.Bu açıdan bakıldığında hayatın her safhasında insanı merkeze alan ve adeta onu tanrılaştıran anlayışlar ile bu düşüncenin karşı tarafında yer alarak insanı sıradan bir canlı ve hayvanlarla sadece derece farkına sahip bir varlık olarak gören paradigma karşısında insanın gerçek konumunu, yerini ve değerini belirleyerek onu layık olduğu yere yerleştirmeye çalışması noktasında bu araştırma konusu, kıymete değerdir.İnsanın varoluşsal ve “kendinde değerleri” itibariyle evrendeki yerinin ve değerinin tespiti insanı anlamlandırmada ve varlık gayesini tespitte faydalı olacaktır. Bu noktada insanın Yaratıcı ile ilişkisi ve varlığa çıkışı üzerinde durulması gereklidir.Diğer açıdan insan, konumunu ve değerini, eylemleriyle hayat-yaşam sahnesinde ortaya koyacağından dolayı onun tabiattaki yerine de dikkat edilmesi gerekmektedir. Tabiatta insan, doğa ve diğer canlılarla ilişkisi ve buna ilaveten kültür oluşturan bir varlık olarak diğer insanlarla ilişkisi bağlamında ele alınarak ona bir yaşam değeri belirlemek ve bu 3 değer çerçevesinde ahlaki bir varlık olan insanı anlamak gerekir. Zira günümüzde insan,anlam alanını kaybetmiş ya mistik bir varlık olarak dünyadan elini eteğini çekmiş ya da insanın ölçüsü olarak makine kabul edilmesi sebebiyle günümüz Kelam problemlerinin de ana konularından biri olan; insanı merkeze alan sahte bir hümanizm algısı ve nihilizm ile derekeler düşürülmüştür. Dolayısıyla insanın varlık ve yaşam açısından değerini ve konumunu; gerek Allah gerekse tabiat karşısında belirlemek, bu varlığa aktivitesini kazandırarak İslam’ın üstün insanını ortaya çıkarmaya vesile olacaktır.İnsan, ontolojik olarak Tanrı’nın isim ve sıfatlarının en mükemmel şekilde göstergesi olmanın yanında aynı zamanda maddi âlemin tüm özelliklerini de varlığında taşıyan eşsiz bir örnektir. Ayrıca dinin gönderilme gayesi, insanın dünyevi ve uhrevi saadetini temin etmek olması sebebiyle bizatihi ilahi buyruğun muhatabı, yani bu konunun nesnesi de insandır. İslam Kelam düşüncesi incelendiğinde, konuların genellikle Ulûhiyet çerçevesinde ele alındığı ve metafizik kaygıların daha çok Allah ve sıfatları konusu etrafında ön plana çıkarılarak insanın yaratılış, yaşam gayesi ve anlamı gibi konuların ikinci plana itildiği görülmektedir. Bu durum, çağımızda insanın gerektiği gibi tanınamayıp onu sırf maddi çabalar peşinde koşması gereken bir varlıkmışçasına tanımlayan ve değersiz kılan bazı felsefelerin ilerlemesine yol açmaktadır. Hâlbuki İslam düşüncesinde insan üzerinde bir teoloji geliştirilmeli ve insanın varlık sebebinin, yaşam gayesinin, insanın ontik yapısındaki dengeyi bozmadan ortaya konulması gerekmektedir. Yapılacak çalışma, Kelam düşüncesinde genelde ikinci plana itilerek dikkatten kaçan “İnsan” anlayışını ve Kur’an’ın varlık noktasında insan tasavvurunu ortaya çıkarması açısından önem arz etmektedir.Din, insan hayatını düzenlemek amacıyla gönderilmiş emir ve nehiyler bütünüdür.Dinin muhatabı olan varlık ise insanın kendisidir. Kur’an’ın ana konularından biri olan insanı incelemek; insanın, kendisinde hem rûhî hem de maddi unsurlar taşıması,halifeliği ve mikro âlem olarak isimlendirilmesi sebebiyle Allah’a götüren bir yoldur(Kendini bilen Rabbini bilir). Zira insan, Allah’ın sıfatlarını kendi zatına özgü bir şekilde kendisinde yansıtan tek varlıktır. Bu noktadan hareketle insanın varlık amacınınve değerinin ortaya konması, İslam dinini daha iyi anlamamıza temel teşkil edecektir.İnsan üzerine inşa edilecek bir teoloji, dinin gayeleri noktasında anlayışımızı şekillendirecek önemli bir amaca mâtuftur. Nitekim insan hayatını düzenlemek için gönderilen ilahi buyruklar bizâtihi bu varlığı tanımlamadan tam anlamıyla anlaşılamayacaktır. Araştırma sonucunda, İslam Kelam anlayışının “İnsan” algısını ortaya çıkarmak ve günümüz dünyasında insanın, sürekli olarak maddi boyutunu ve amaçlarını ön plana çıkarıp onu sırf dünyevi gayelerle var edilmiş bir mahlûk gibi gören bir takım felsefe anlayışlarının eleştirisini yaptıktan sonra insana Allah’ın verdiği gerçek varlık ve yaşam değeri çerçevesini çizerek yaşamının gayelerini ve ahiret dediğimiz ikincil yaşamındaki konum ve değerini tespit edip bunları akli bir zemine oturtmak temel hedeftir. Dolayısıyla üzerinde durmayı amaçladığımız ana konu, insanın varoluşsal/existansiyel yapısı diyebileceğimiz insanın varlığı yanında ona yeni anlamlar kazandıran akıl, bilme, irade etme, güç yetirme, yapıp etme gibi yetileri ışığında insanın değer ve ahlak boyutunu incelemektir.İnsanın varlık âleminin nüvesi ve gaye varlık olarak kabul edildiği İslam düşüncesi ve Eski Yunan kökenli Hümanist akımların bir karşılaştırılmasının yapılması ve bunlara ilaveten diğer kültür ve din algılarının insan anlayışlarının bütüncül bir bakış ve eleştirel bir çaba ile ortaya konulması ana gayelerimizden biridir.Çağdaş kelam problemlerinden biri olan insanı merkeze alan anlayışların genel bir tahlil ve tenkidini yaparak düşünce tarihinde ortaya konulmuş olan insanın konumuna ve değerine yönelik düşünceleri eleştirel bir bakışla ele alıp ahlaki yönü olan insanın Yaratıcı’nın kudret ve irade sıfatları dışında da anlaşılabileceğini ve Kelam İlmi açısından eksik görülen bir alana katkı sağlama düşüncesi varılmak istenen diğer bir hedeftir.

GİZEMLİ ADAM
Subscribe
Bildir
1 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
İlk Adım
Sonraki
İçimdeki güç

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.