Unutulmuş ne çok insan var günlüğümün sayfaları arasında. Aralık 1992 tarihli sayfasında bir şiir yazılı. Son günlerde geçmişe ne çok yolculuk yaptım. Yeni kuşak bilmez biz fotoğraf kuşağıyız onlar gibi dijital dünyanın bilinmezliğine bırakmayız anıları. Elle tutulmalı bizim anılar; fotoğraflar olmalı elimizde ve kalemle kağıt buluşmalı anılar düşerken deftere. Bazı yazarlar yazma süreçlerini anlatırken küçük bir imge, şiir, resim, ne bileyim öyle bir şeylerden bahsederler ya ne kadar da haklılar. Eskiden modaydı, günlük tutmak. Aşk acıları, yalnızlıklar, hayatın bazen güzel, bazen karanlık yüzündeki yansımaları vardı bu özel defterlerin sayfaları arasında.
Zil çalacak… Siz derslere gireceksiniz bir bir.Zil çalacak… Ziller çalacak benim için,duyacağım evlerden, kırlardan, denizlerden;ta içimden birisi gidecek uça ese…Ama ben, ben artık gidemeyeceğim.zil çalacak… siz geminize, treninize gireceksiniz.zil çalacak, ziller çalacak benim için bir bir,duyacağım, iskelelerden, istasyonlardan bütün,ta içimden birisi koşacak ardınızdan…Ama ben, ben artık gelemeyeceğim.Sonra bir gün zil çalacak yine,hiç kimseler, kimsecikler duymayacak;ne sınıflar, ne iskeleler, ne istasyonlar, ne siz…ta içimden birisi kalacak oralarda,ben gideceğim. Şair Zeki Ömer Defne
Bir öğretmen şair diye not düşmüşüm defterime. Karamsar olduğum anlarım… Altına yazdıklarımı paylaşamayacağım sizlerle. Ama bir şair hatırlanmak istedi galiba. Anneannem rüyamda ölmüş birini görünce hatırlanmak istedi, dua istiyor derdi o geldi aklıma. Evet, hatırlanmak istedi şair Zeki Ömer Defne.
Yazmak insanın yalnızca bildiklerini aktarması değil aynı zaman da kendisi hakkında bilgi vermesidir. Bir de burada benim yaptığım gibi tarihin dehlizlerinde kaybolmuş kişilerinde tekrar gün yüzüne çıkmasını sağlar galiba bu yazma eylemi. Zamanın rüzgarı estikçe toprağa gömülen her şeyi de yavaş yavaş çıkarır. Belki tesadüftü tüm bunlar, ama ben hayatta tesadüflere pek inanmam. Her şeyin nedeni vardır bence. Bu akşam can sıkıntıyla günlüğümün arasında gezinmek, topraktan bir şairin tekrar gün yüzüne çıkma isteğiydi kim bilir, tekrar hafızalarda ki yerini alma isteği. Sebep ne olursa olsun bu şair hatırlanmak istedi bu akşam. Onunla da başka bir şair belleklerimizin derinliklerinden tekrar çıktı. Tabii beni de daldırdı yıllar öncesinin korkularına …… Kimdi bu özel defterimin sayfalarındaki şair.
“Defne, o lisede, öğretmenliğin bir adanmışlık ve sorumluluk olduğunu bilen kişilerdendi. Haziran ve Eylül dönemi sözlü sınavlarında, öğlen paydosları dışında iskemlesine çivili, her öğrenciyi dikkatle dinleyişini geçecek ya da daha fazla not verebilmek için öğrenciye soru içinde sorular yöneltişini; A’dan D’ye kadar son sınıf edebiyat ve fen şubelerinin tepeleme harmanlar yapıp tomar tomar bölüştüğümüz Türkçe–kompozisyon ve edebiyat olgunluk sınavı kağıtlarını, ilerlemiş miyopluktan ötürü kalın camlı gözlüklerini çıkararak, gözlerini kağıtlara adeta yapıştıra yapıştıra, gene oturduğu yerden hiç kalkmaksızın, hava kararıncaya kadar sabırla, satır satır okuyuşunu nasıl unuturum.” diyor Behçet Necatigil. Toplumcu realist şair Necatigil‘le Zeki Ömer’i buluşturan da öğretmen ve öğrenci ilişkisi.
Halk şiiri geleneğine bağlı kalarak yazdığı ölçülü uyaklı şiirleriyle tanınmış Zeki Ömer Defne. Halk söyleyişi ve biçimi ile yazmış şiirlerinin çoğunu. Necatigil’e göre, Denizden Çalınmış Ülke ’deki şiirler halk şiiri söyleyişleri ile birlikte, şairin iç yaşantısındaki yoğun duyarlılığı aksettirmekte. Denizden Çalınmış Ülke, yayımlanmış tek şiir kitabı şairin (1971). Anadoluyu şiirlerinin ana teması olarak alan Defne, yurt güzellemeleriyle tanınmış.(Dede Korkut Hikayeleri üzerine de araştırması vardır)Yazdığı yurt güzellemeleri şiirlerinde Erzurum, Eğin, Ilgaz, Isparta, Bursa, İstanbul, Konya illerini çeşitli özellikleriyle tanıtmış okuyucusuna. (Varlık dergisinde yayımlanmış çoğu şiiri) Babası da şair olan Defne, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirmiş. Galatasaray Özel Şişli Terakki ve Alman Liseleri ile Yıldız Harp Akademisinde edebiyat öğretmenliği yapan Zeki Ömer Defne, Aralık 1992’de yaşama gözlerini yummuş. Tamda benim günlüğümdeki tarihte, Aralık 1992 Pazar akşamı.
Bu ömre bir sürü şiir ve hayat haritasında kılavuzluk ettiği şairler bıraktı. Bir de günlüğümdeki satırlarımın arasındaki yalnızlık duyguma, şiiriyle bana yaptığı yarenliğini…
Bir gün bizim içinde çalacak bu ziller ve kimse hatırlamayacak. Kim bilir birileri de bizi çıkarır tarihin bilinmeyen dehlizlerinden gün yüzüne… Kim bilir.