Merhabalar,
Herkesin Covid-19 dan sıkıldığı bu günlerde farklı bir konu üzerine bir şeyler karalamak istedim. Hayatın bize getirdiği kötü süprizlerden biri, gerçi iyi ya da kötü yoktur sadece durumlar vardır der bilgeler genelde, haklılar da uzatmıyorum her nekadar konum çok iç açıcı olmasa da yıldönümü şerefine paylaşmak istedim sizlerle,
Gelelim hikayemize ve hikayemizin satır aralarına gizlenmiş sorularına ve sorunlarına. 2019 senesi Mayıs ayı başıydı, İstanbul maltepede her katında 4 dairenin olduğu 20 daireli bir apartmanda kiracı olarak oturuyorduk. Evimiz 2. katdaydı. Yönetici bir kaç ay önce dış kapıyı şifreli sistemden, uzaktan okutarak kapıyı açabildiğiniz anahtarlıklı sisteme geçirmişti, değişiklik gerekçesi ise şifre çabuk yayılıyor ve bu şekilde hırsızlar çok rahat kapıyı açabiliyordu.
Gelelim olaya ve daha da önemlisi olay sonrası yaşanılanlara, o sabah uyandım cumartesi sabahı saat 08:00 civarıydı, eşim çocuklar ve bakıcımız henüz uyanmamıştı salona gittim yemek masasının üzerindeki laptopumu açayım internetten bir şeyler okuyayım arzısındaydım, gece yatmadan önce oraya koyduğum için emindim orada olduğuna ancak yerinde yoktu, televizyon ünitesinin çekmeceleri vs her yere baktım bulamadım, sonra bakıcı aldı herhalde bir yerlere kaldırdı dedim mutfaktaki telefonumu aldım, salondaki koltuklara uzandım. Yarım saat sonra bakıcı uyandı ona sordum laptopu nereye koydun ? Cevap masanın üzerinde duruyordu, bir kaç dakika sonra eşimi uyandırdım kalktı telefonum yok dedi, birden etrafı aramaya başladık, cüzdan, saatler ve arabanın anahtarı yoktu. Kapıyı açtım kapının önünde yere atılmış bir cüzdan vardı, baktım kimliker ehliyet duruyor sadece 200 TL civarı bir para vardı o alınmıştı, yedek anahtarı kapıp arabaya gittim arabanın kapısı açık anahtar ön koltuğa bırakılmış part edildiği şekilde duruyordu.
Hemen polisi aradık, 40-45 dakika sonra olay yeri inceleme geldi, evin çelik kapısı hiç zorlanmamış dedi muhtemelen gece kilitlememişsiniz dedi, eşimle birbirimize baktık ikimizde kilitleyip kilitlemediğimizden emin değildik, polisler kameraları gördü o ana kadar o kadar panik olmuşuz ki kameralara bakmak aklımıza gelmedi. Olay yaşandığı anda evde ben , eşim iki çocuğum ve bakıcımız vardı.
Kameralara baktığımızda sabaha karşı tam 4:58 ‘de bir kişi ağzında bir fener ile içeri giriyor doğrudan salona geçiyor masa üzerindeki laptopu, eşimin telefonunu,cüzdanı, saatlerimi ve arabanın anahtarını TV ünitesinden alıp 2 dakika içinde evi terk ediyor. Bu arada yüzü vesikalık fotoğraf çektirmişcesine açık ve net şekilde görülüyor.
Olay yeri inceleme çelik kapı ve arabadan bir kaç parmak izi alıp ayrılıyor. Ben de en yakın korakola ifade vermek için gidiyorum. Komser sağolsun çok babacan eski Türk filmlerinden fırlamış tadında ben soruyorum yakalanırlar mı ? Bakın kabak gibi yüzü görünüyor, biz yakalasak mahkemede tutuksuz yargılanıyor, salınıyor bunları biz yakalamaya bıktık, diyor peki diyorum çalınan eşyalarım ne zaman bulunur ? O anda gülüyor sen onları çoktan unut bunların piyasası var çaldıktan yarım saat sonra satıp paraya dönüştürmüşlerdir çoktan diyor ne olacak şimdi diye soruyorum, komiser memlekette hırsızlık maalesef suç değil ki diyor. Benim hayatımda ilk kez yaşadığım bu şok, onun hayatının rütinlerinden biri olduğu için; biz görevimizi yapacağız size bilgi vereceğiz diyor ve beni kibarca sepetliyordu.
Yukarıda yer vermediğim komiser ve polis memurları ile yaptığım dialogda ki en can alıcı nokta ise bana şikayetçi olup olmadığımı sormalarıydı. Ben şaşırmıştım belki de o anın hissiyatı ile tabiki şikayetçi olacağım dedim. Onlar da iyi yaparsınız insanlar genelde şikayetçi olmuyorlar kamu davası olarak süreçler ilerliyor dedi.
Eve geldim tabi olay yayılmıştı, eş dost herkes arayıp soruyor geçmiş olsun dileklerini iletiyor ve şikayetçi olup olmadığımı soruyorlardı. Çoğunluk aman şikayetçi olma, ne oldukları belli değil kaybedecek birşeyi olmayan tipler sana çoluğuna çocuğuna zarar verirler, manyak mısın ? tadında bilgi veriyorlardı.
İlk soru siz olsanız ne yapardınız, evinize giren insanlardan şikayetçi olur muydunuz ? Canım ülkemde maalesef bu soruya cevap vermeye bile korkar duruma gelmişiz.
Çoğunluğun aksine ben şikayetçi oldum. Bu arada evde pek huzurumuz kalmadı, olay yaşandıktan 10 gün içerisinde farklı bir yere taşınmıştık. 9 Senedir kiracı olarak oturduğum evden ayrılırken ev sahibi ile yaşadığım süreci ise ayrı bir yazı konusu olarak sizlerle paylaşacağım. Aradan geçen bu arada video ve olay polis teşkilatının ilgili birimleri arasında yayılmış, beni bir çok polis arar olmuştu ben de onları arıyorum durumu soruyordum ama işleri başlarından aşkındı herhallerinden belliydi cevap bile vermiyorlardı artık. aradan takribi bir ay kadar daha geçti polislerden birine tekrardan sordum, ne oldu bizim hırsızlar yakalandı mı ? Aa dedi evet 10 gün önce yakalandı onlar başka bir hırsızlık yaparken suç üstü yakalandılar. Bana haber vermemişlerdi. Bir kaç hafta daha geçtikten sonra eve bir tebligat geldi,. Şu tarihte , Kartal adliyesinde şu ceza dairesinde Müşteki olarak bekleniyorsunuz duruşmanız var şeklinde.
Yine birkaç arkadaşa avukata danıştım, git gitme diyenler delimisin diyenler vs vs . Ben yine gideceğim dedim. Ve o gün gelip çattı mahkemeye gittip yanıma bir arkadaşımı da almıştım. AVM benzeri bi güvenlikten geçtik, adliye devasa 5 -10 dk dolaştıktan sonra bizim mahkeme salonuna geldik, kapısında liste vardı, dava saatleri ve ilgili kişilerin isimleri yazıyordu, listeye bakarken yanımıza 3 kişi geldi, siz …. mısınız diye sordu arkadaşıma, ben de o değil benim buyrun dedim. Meğersem yakınlarıymış hırsızlık yapanların, bi cahillik yapmışlar zararınız neyse karşılayalım şikayetçi olmayın dediler, zaten anneleri hasta anneleri duyarsa ne olur vs gibi zırvalarla konuştular. İlk suçları olsa tamam cahillik diyeceğim de biri 29 kez biri 17 kez aynı suçu işlemiş ne cahilliği artık dedim.
2 si 20’li ,biri 30’lu yaşlardaydı. Orada onlar 10 kişi de olabilir ben yalnız da olabilirdim en yakın güvenlik görevlisi belki 100 belki 200 metre uzağımızdaydı. Ve benim ismim cismim biraz sonra davacı olacağım kişilerin elinde önünde bilgisindeydi.
Dünyanın heryerinde bu sistem bu şekilde mi bilmiyorum ama mağdur ve suçlular alelen birbirlerine bu kadar yakınlaşması, mağdurları daha da mağdur etmeye çanak tutuyor gibi geldi bana, istatistikleri bilmiyorum ama hissiyatım bunun büyük bir güvenlik açığı olduğudur.
Saatimiz geldi içeriye girdik hepbareber , filmlerdeki gibi büyük bi salon değildi bizimki arkada 5,6 kişilik bir sıra önünde sanık masası solda mubaşir, önümüzde kürsüde hakim onun önünde zannedersem katip.
Soygunu yapanlar 3 kişiymiş biri bizim eve giren kişi kameralara yakalandığı için çok net tanımlanabiliyor, diğeri apartmanın önünde bekleyen kişi nöbetçi o da karşı binanın güvenlik kamerasına yakalandığı için direkt teşhir edilmişti. Bu iki kişi tutuklu olarak yargılanıyordu, üçüncü kişi arabada beklediği için tesbit edilememişti ve tutuksuz olarak yargılanıyordu. Bu üçüncü kişi 10 dakika önce benimle şikayetimi geri çekmem için konuşan kişilerden biriydi.
Mahkeme başladı, tutuklu sanıklar videokonferans ile cezaevinden katılıyorlardı, Hakim tek tek tane tane soruyordu, suçu işlediniz mi ? Yanınızda kim vardı ? vs vs zırvaladıklarında sesini yükseltiyor ve son noktayı koyuyordu. 3 Kişinin de onlarca hırsızlık adam yaralama gibi suçu vardı, ve o son olaya kadar ellerini kollarını sallayarak dışarıda dolaşıyorlardı.
Hakim tutksuz yargılana döndü sorgulamaya başladı bu dialogdaki bazı noktalar çok çarpıcıydı.
Hakim : Arabadaki sen miydin ? Arabayı sen kiralamışsın ?
Sanık : Hakim bey ben değildim benim hırsızlıkla ne işim olur ben işi gücü olan biriyim, şirinevlerde çiğ köftecilik yapıyorum vs diyordu.
Hakim : Sinirlendi ulan 2 yıl önce hapisten çıkmışsın dosyanda 10 tane hırsızlık vakası var.
Sanık : Hakim bey ben hırsızlık yapmam 2 yıl önce 3 yıl eroin satmaktan yattım, namusumla para kazanıyorum, herkes satıyor, hırsızlıklar 10 yıl önceydi gençtim dedi.
Yukarıdaki dialoga şahid olunca bir irkildim gerçekten kendi dünyamızdakiler temiz olunca herkesin de temiz, kurallara saygılı asla hırsızlık yapmayacak oldukları yanılsamasına düşüyoruz ancak gereçkeler bu algıdan ne kadar da farklı.
İstanbulu bilenler için detay veriyorum adamlar şirinevler bölgesinde otoruyor, yenikapıda alem yapıyor, kiralık araba ile soygun yapıyorlar ve bunu onlarca kez yapıyorlar sonra ertesi gün ellerini kollarını sallayarak, otobüste, metroda, sokakta, lokantada yanımıza otorup yanımızdan geçip gidiyorlar.
Sonra mahkeme bitti tekrar ban zararını karşılayalım, davanı geri çek dediler.
Soru 2: Siz şikayetinize hala devam eder miydiniz ?
Mahkeme sonrası tekrar konuşmaya çalıştılar ancak konuşmadan oradan uzaklaştık, bir kaç ay sonra resmi tebligatla sonuç geldi, eş zamanlı e-devletten bu bilgi ve belgelere de ulaşılabliyordu, bu e-devlet gerçekten büyük kolaylık sağlıyordu nadir de olsa güzel yaptığımız uygulamalardan biriydi. İki sanık 8 er yıl ceza yemişlerdi, diğeri ise delil yetersizliğinden salınmıştı.
Süreç devam ederken bir tebligat daha geldi, suçlular davayı yargıtaya taşımışlardı, cezalarında indirim istiyorlardı. Gerekçeleri neydi biliyor musunuz ? Ben öğrenince çok şaşırdım.
Meğersem canım ülkemde gündüz hırsızlığı ile gece hırsızlığının cezaları farklıymış, gece hırsızlık yapmak çok dah büyük bir suç. Hırsızlar Yargıtaya suç işlendiğinde aslında yaz saati uygulmasına geçmeseydik gündüz olduğunu, onların gece suçuyla cezalandırılmalarının adil olmadığını cezalarında indirime gidilmesini talep ediyorlardı.
Şimdi merak ettim bu adamlar aftan yararlandılar mı ? E-Devletten baktığımda son detay bu yargıtaya yaptıkları başvuru, dava hala devam ediyor, belki de salındılar sistem güncel değil bilemiyorum.
Ülkemde maalesef hırsızlık suç olmaktan çıkmış, bu işi bi kere işleyen ile 50 kere işleyen arasında bir fark yok, bi kere yapan alışkanlık haline getirmiş.
Soruyorum kendime bu insaları affetmek mi ? Adalet terazisi bu mu ? Ya sonrası ? Cevabını veremiyorum.