Birçoğumuz kendimize hep şu soruyu sorarız; neden yaşıyoruz? Ya da ne için yaşıyoruz? Aslında cevap basit ve tektir.
Mutlu olmak için birçoğumuz da sürekli mutluluğu ararız. Bunun için eğlenceli arkadaşlar ediniriz, barlara eğlenmeye gideriz, bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz filmleri izler, kitapları okuruz. Hatta mutsuzluğumuzu bazen fiziksel özelliklerimizle bağdaştırırız. Sivilceli olmamız, kilolu olmamız bizim mutlu olmamıza engeldir. Okuduğumuz bölüm, yaptığımız meslek, ilişki durumlarımız… Yaşadığımız coğrafyadan tutun, odamızın duvarının rengi bile bizi mutsuz edecek sebeplerden biridir. Daha bir çok neden sayabilirim size. Peki mutsuzluk için bu kadar çok neden varken bunları mutluluğa çeviremez miyiz?
Çeviririz tabii ki. Bunun için de birçok şey yaparız. Fazla kilolarımızdan kurtuluruz mesela, yolunda gitmeyen bir ilişkimiz varsa buna son veririz, yaşadığımız çevreyi değiştiririz vb. Peki bunların sonunda artık mutlu muyuzdur sizce? Ne yazık ki hayır.
Değişim bedenimizde ya da bulunduğumuz çevrede değildir. İnsan aklını mutluluğa hazırladığı kadar mutlu olur. Demek istediğim şey; mutsuz olmamız çevremizden, bedenimizden kaynaklı bir durum değildir. Biz kendimiz için bir şeyler yapmak istiyorsak eğer, hiçbir şey göründüğü kadar zor değildir. Her şey beklediğinden daha kazançlıdır. Bir şeyin iyi gitme ihtimali varsa, bu olabilecek en iyi anda gerçekleşecektir.
Herkesin dünyaya sunabileceği özel bir yeteneği vardır. Kendimize şunu hissettirmemiz gerekiyor; ben kendim için özelim. Şu karantina günlerin de çorapların iki tekten oluştuğunu unutmayın. Bu zorluğu nasıl mı aşacaksınız? İkisini de aynı anda örün ve birbirinin tıpatıp aynısı olması gerektiğini düşünmekten vazgeçin. Yani size iyi hissettiren şeylerle meşgul olun ve detaylara takılmayın. Günlerinizi bir örgüye benzetin ve her günü ilmek ilmek işleyin. Mutluluğa giden en büyük yol üretkenliktir. Biliyorum, bir şeyler yapmak için kısıtlı bir alana sahibiz ama unutmayın ki mutluluğa adım atmak için de çok zamana sahibiz.
Klasik bir cümle olacak ama önce kendinizi keşfetmekle başlayabilirsiniz. Bunun için de artık bir kimliğe sahip olmuş olmanız gerekir. Peki nedir kimlik?
Varoluşsal bir ihtiyaçtır. Kimlik duygusuna ya da ayrı bir bütünlük olarak kişinin kendisinin farkında olma kapasitesine duyulan ihtiyaçtır. Düşük düzeyde ki hayvanlar kimlik duygusuna sahip değillerdir. Ancak insanoğlu doğadan kopmuş olduğu için kendilik kavramına, ‘’ben, benim’’ duygusuna gereksinim duyar. Bu temel olarak farklı bir birey olma arzusudur. Burada önemli olan size atfedilen kimliği sorgulamadan alıp uyum sağlamaya çalıştığınız mı yoksa artılarını eksilerini kendinize göre şekillendirdiğiniz mi ya da yeni baştan mı bir kimlik edindiğinizdir.
Bir şeylere başlamadan önce kendinize bu soruları sorun ve size en büyük mutsuzluğu yaratacak kimlik bunalımını yaşamayın.