Yüzyıllar boyu tartışılmış olan ve hala süregelen bir tartışmayı içinde barındıran bu konu derin bir inceleme konusudur. Temel anlamda ilk bakışta Türk tarihi ele alındığında görülen; sanatın ve sanatsal faaliyetlerin tümüyle olmasa da büyük bir ölçüde geri plana atıldığı hatta kimi dönemlerde yasaklandığıdır. Peki bu tutum islamdan mı, yöneticilerden mi kaynaklanmaktadır ? Bakıldığı zaman islamın en temel öğretisi olan kuran sanat karşısında açık ve net bir şekilde yasaklayıcı tavır sergilememiştir. Ancak heykel ve resim gibi ilk akla gelen sanat alanları için önde gelen din alimlerinin kesin ve sert fetvaları mevcuttur. Müzik yönüyle ise heykel ve resim kadar olmasa da belirli düsturlar konularak sınırlamalar getirilmiştir. Tiyatro içinde aynı şeyleri söylemek mümkündür. Nitekim Osmanlı’dan kalan ve kadın oyuncuların sahneye çıkması doğru bulunmadığı için kadın kılığına girmiş erkek anlamına gelen ‘zenne’ kelimesi bunun en büyük örneklerindendir.
Esas değinmek istediğim tüm bu uzun tartışmaları yeniden dillendirmek değil, aksine bu tartışmalarda söz sahibi olmak için kendisinde yeterli donanım bulamayan kişilerin bu durum karşısında ki tavırlarının ne şekilde olması gerektiğidir. İslam sanata karşı değildir demek ne kadar bilgi gerektiriyorsa, islam sanata karşıdır demekte bir o kadar bilgi ve birikim gerektirir. Binaenaleyh bu birikimi elde edene kadar kişinin sanattan yahut islamdan yoksun kalması düşünülecek şey değildir.
Sanât arapça kökenli bir kelime olup esas itibariyle ‘hüner, ustalık’ anlamını taşımaktadır. Türkçeleşmiş olarak sanat ise ‘Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık’ anlamına gelir. Terminolojisi her ne kadar anlamamız için yeterli olsa da sanat için farklı düşünürler tarafından farklı tanımlar yapılmıştır. Örneğin “hayatın anlamsızlığı, insanı kendi anlamlarını yaratmaya zorlar.” der Stanley Kubrick. Yahut, anlamsız hayat döngüsünde anlam yaratma çabasından da vazgeçip ölüm her nasıl zorunlu ve muhakkaksa, yaşamda bir o kadar zorunlu ve muhakkaktır anlayışıyla bu hayatı yaşanılabilir kılma telaşıdır, denilebilir.
Peki bu sanat her dalıyla hayatın içine dahil olmuşken ondan uzak kalmak ne kadar mümkündür. İnsan içinde ki iyi yahut kötü tüm duygularını yansıtma ihtiyacı duyar. Bir yönüyle sanat ruhun boşaltım sistemidir de diyebiliriz. Durum böyleyken kişi hislerini takip eder ve ortaya koyduğu çalışmalarına eser adını verir. Bu eserler bireyin hayatından kesitleri yansıttığı, onun gözünden dünyayı bizlere gösterdiği gibi bizim bakış açımıza da katkı sağlar. Bütünüyle bir doğruluk barındırmaz sanat. Keskin çizgileri yoktur. ‘Bu yanlış bir sanattır’ veya ‘sanatın en doğrusu böyledir’ diyemezsiniz. En cazip yanlarından biri de budur sanatın. Size kendiniz olma fırsatını sunar. İçinize dönebilmenize ve kendinizi dinlemenize yardımcı olur.
Sanat en büyük sihridir insanoğlunun.
Her fikir kendi yönü ve yöntemini aksettirir ancak kaleme elim değmişken kendi fikrimi paylaşma cür’etinde bulunuyorum. İnsan sanattan ayrılmakla kendisinden ayrılır, insanlığını yitirir bir nevi. Hakkın olanı savunmak istersen sanat bir yol olur, derdini dökmek istersen sırdaş, öfkeni kusmak istersen erdemli bir dost olur, zihnini boşaltmak istersen yoldaş. Tüm bunları insana sunabilen yegâne şey sanattır. Sanat yargılamaz, yadırgamaz ve yalanlamaz insanı. Huzur aramak istersen müziğin ellerine bırakırsın kendini. Yaşamadan öğrenmek istersen acıların hissettirdiğini, sahneye çıkar sanat. Bir tek yere bakarak birden fazla şey düşünmek istersen tablo tablo önüne serilir. Sen susmak istersin suskunluğun filmini çeker sana. Bir insan yaratamazsın bunu bilirsin, ama yaratılanı tasvir etmek istersen imdadına sanat koşar. Sükunet ararsın, satır satır yanına oturur yüreğindeki mahallenin sakini olur. Bunlar sanatın konuşma şeklidir. İçinden gelir ve içine gider. Sanat en büyük sihridir insanoğlunun
İki duvar arasına sıkışmak yerine duvarlarını süsle arada kalmışlığının
Tüm tartışmalardan ari bir gerçek var ortada, kalbinin derinliklerinden gelen hiçbir duygu mahkumiyet kabul etmez. İnanmak buna engel değildir, aksine gerçekten inanmak en büyük sanatıdır aklın. İki duvar arasına sıkışmak yerine duvarlarını süsle arada kalmışlığının, sanat bir kapı vermez sana, ama kendi kapını çizmen de bir sanattır.
Kapak resmi : Edward Povey, Night with her Train of Stars