Askerliğini yapanlar iyi hatırlayacaklardır. Bir takım ya da bölükte sıra olmadaki düzen bozulmuşsa başındaki rütbeli onları “hizaya geel!” diye uyarır. Bu emri duyan askerler de hemen sağına soluna ve önüne bakarak birlik içindeki duruma uyum sağlar. Yerini buna göre ayarlar. Askerler hizaya gelerek emre uyar, takım veya bölük de geriden bakıldığında bir düzen içerisinde göze çok hoş görünür. Hizaya gelmede sadece bir komutun yerine getirilmesi yoktur. Hizaya gelmede insan birlikteliğinin, düzeninin bir estetiği de vardır. Güzel görünmenin ve güzel bakmanın güzelliği de denebilir.
2020 başlarında bütün insanlığa yayılmaya başlayan malum salgını, insanlığa “hizaya gel!” komutu olarak görüyorum. İnsanın asli unsurunda ve insanlıktaki karmaşanın herkes farkındaydı zaten. Bu zamana kadar insanın ve insanlığın her anlamda darmadağınık olduğu bir durum yaşanıyordu. Aslında bu yaşantı biraz hız kesse de hala yaşanmaya devam ediyor. Yani Dünyada haksızlık, adaletsizlik, işgal, sömürü bazı güçlerce hızına hız katarak devam ediyor. Bir tarafta tıkınmaktan ne yapacağını şaşıran insancıklar, diğer taraftan açlıktan her gün ölen yüzlerce çocuk ve insan. Yönetenler refah içerisinde yaşarken, yönetilenlerin ekonomik, sosyal, siyasal vb. her türlü baskılar içinde yaşamaya zorlanması. Dünyanın her anlamdaki gizli veya açık yönetimi 8-10 şirket veya devlette toplanırken geriye kalan insanlığa insanca yaklaşılmaması. Bilim insanlığın hizmetine, mutluluğuna, refahına sunulması gerekirken sömürülmesine, ezilmesine, yok olmasına sebep hale getiriliyor.
İşin bu ve benzeri tarafları üzerinde fazla durulmuyor. Şimdilerde varsa da yoksa da her konuşanın, yazanın ağzında aynı cümle tekrar edilip duruyor:
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Bütün konuşmaların, yazıların, demeçlerin içinde ifade edilen bu cümleden içinde bulunduğumuz insanlığı düşünerek hayra işaret anlamlar çıkarmak istiyorum. İnsanlığın güzel günlere gebe olacağını hayal etmek istiyor ve bekliyorum.
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” derken, yani yukarıda işaret etmiş olduğum çarpıklıklar son bulacak, şu sıralayacağım değişmeler, gelişmeler mi olacak? Bu soruya verilecek cevaplarda, eskiden “kötü” olan hiçbir şey kalmayacak, diye benzer işaretler duymak istiyorum.
İnsanlar “insan” olduğunu artık unutmayacak. Doğayı, doğal dengeyi sadece kendi çıkarlarını gözeterek bozmayacak. Kendisiyle, hemcinsleriyle olduğu kadar doğayla da barış içinde yaşayacak. İnsan ilişkilerinde hayvani davranışlar en aza inecek. Birbirlerine hoş görüyle, anlayışla, belki sevgiyle yaklaşacaklar.
Yeryüzünde insanın insanca yaşaması için ihtiyacı olan her şey adaletli paylaşılacak. Dünyanın nimetleri birkaç elde toplanmayacak, insanlara “adam” gibi dağıtılacak. Dünyada açlıktan ölümler olmayacak, açlığın adı sözlüklerden bile silinecek.
Sağlık, eğitim dünyanın her yerinde parasız olacak. Yoksulu zengini ayırt edilmeden bütün insanlara hizmet verilecek. İnsanların bu hizmetlerden faydalanması için onlara bazı şartların yerine getirilmesi istenmeyecek, “insan” olmaları yetecek.
Bilim de, bilim adamı da ötekileştirdiği insanlığı biyolojik, teknolojik silahlarla tehdit etmeyecek, hepsinin mutluluğu yolunda üretimde bulunacak. “Bilim, sanat” denince akla bundan sonra insanlığın mutluluğu gelecek. Silah fabrikaları bundan sonra sadece çocuklara oyuncak üretecek.
Sömürü, sömürücü, sömürülen sözcüklerine de ihtiyaç duyulmayacak. Çünkü güçlüler gücünü insanlığın hizmetinde, özgürleşmesinde, mutlu yaşaması için kullanacak. İnsanın özgürlüğü ile mutluluğu birbirinden ayrı düşünülmeyecek. Herkesin işi gücü olacak.
Ülkeleri, önce insanını ve bütün insanları seven, insanlara saygı duyanlar halkları ile birlikte yönetecek. İnsanlar dar günlerde de, zor günlerde de bir yürek olmanın güvencesi içerisinde olacaklarından gelecek kaygısı yaşamayacaklar. Her mevkideki yöneticilerin saygıları, sevgileri, hoş görüleri üsluplarından belli olacak. Böylece yöneticiler adaleti, özgürlüğü, sevgiyi, saygıyı hak ederek anılacak. Tarihe bu özellikleriyle geçecekler. Her ülke, ülkesinde de, dünyada da barışı vaz geçilmeyen ilke olarak kabul edecek. Dünyanın ortak bayrağı Barış Bayrağı olacak.
İnsanlık tarihinde çağlara eskisi gibi isim verilmeyecek. Taş devri, maden devri, sanayii devri gibi ruhsuz isimler yerine, bundan sonra gelecek olan çağlar Özgürlük Çağı, Adalet Çağı, Huzur Çağı, Sevgi Çağı diye anılacak.
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
İşaret ettiklerimi belki bir ütopya olarak değerlendirecek olanlar çıkacaktır. Peki, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa ne olacak? İşte o zaman da, öngöremediklerimiz dâhil belki birçok şeye hazır olunması gerekiyor:
Bu sözden hala insanları güdecek, gücü elinde bulundurmayı hesap ederek insanlık düzenini bozmayı anlıyorsak, her şey eskisinden de kötü olacak. Bütün güçler gibi düşünce üretmek de belli kişi, kurum veya devletlere bırakılacak. Gerisine “saldım çayıra Mevla’m kayıra” felsefesi egemen olacak. İnsan robotlar yerine makine robotların geçmesini bekliyorsak, sevgisizlik, duygusuzluk, insansızlık virüsünün yayılmasına da hazır olunması gerekiyor.
Dünyayı sarsan salgın aynı zamanda insanlığa “Hizaya gel!” komutu veriyorken, bu ikazı duymak istemeyenler, bundan hiçbir ders çıkarılmadığında maalesef her şey eskisinden de kötü olacak. İnsanlık nasıl hizaya geleceğini, yani sorunlarına nasıl çözümler bulacağını düşünemeyecek bile.
Sloganlarla avlanan ve sloganlarla güdülen insanlık yine yeni sloganların peşinden giderek daha beter bir sürü haline getirilecek, gelecek.
Velhasıl insan yine insanın kurdu olmaya devam edecek.
Artık her şey eskisi gibi olmayacaksa –ki öyle görünüyor- o zaman bir daha hatırlatalım “Hizaya gel ey insanlık!”