Yaklaşık 100 ile 200 bin yıl önce Doğu Afrika’da başlayan Homo Sapiens’lerin yaşam serüveninde rahat olduğu kadar da sıkıntılı dönemler var oldu ve olacak da. Bugünlerde Covid19 Pandemisi bu sıkıntılı zamanlarımızdan birisi. Bu yazımda siz değerli okurlarımı bugünden 85 ile 90 yıl öncesine götürüyorum. Tam bir sıkıntılı dönem bitti derken yeni ve hiç görülmemiş bir sıkıntılı döneme gidiyoruz.
Büyük Bunalım “The Great Depression”, 1. Dünya Savaşı sonrası, şu ana kadar yaşanan en büyük ekonomik kriz. Öyle ki bu kriz Weimar Cumhuriyeti’nde (savaş sonrası Alman İmparatorluğu yerine kurulan ülke) Hitler’in yükselişine zemin hazırlamış ve bir nevi 2. Dünya Savaşı’na sebep olmuştur. NBER (Ulusal Ekonomi Araştırma Bürosu) kriz başlangıcını Ağustos 1929 olarak kabul eder. Ancak etkileri tam olarak 1930 sonbaharında görülmeye başlanmıştır. 1920, 1923 ve 1926 yıllarında yaklaşık 15’er ay süren ekonomik daralmalar görülmüş, Kasım 1930’da 20. yüzyılın en uzun ve en derin ekonomik daralımı yaşanmıştır.
Krizin Küçük Bir Özeti
Savaş daha çok Avrupa ülkelerini ekonomik olarak sarstı ve savaş sonrası toparlanabilmek için ABD’den borç aldı. ABD’nin dünyadaki yükselişi de bu dönemlerde başlamaktadır. ABD dünyanın en büyük kreditörü konumuna geldi ve Avrupa ülkelerine borç dağıttı. Savaşın Avrupa’da yaptığı yıkım sonucu ABD üretimin merkezi haline geldi ve büyük bir arz başladı. Ancak bu yüksek arz, fiyatların düşmesine ve talep azlığından dolayı malların satışının azalmasına sebep oldu. Borsa spekülasyonları ile adeta bir balon gibi şişmeye başlayan ABD ekonomisi en sonunda dayanamayıp patladı.
Dünya çapındaki bu krizden en çok sanayileşmiş ülkeler etkilendi ve 30 ila 50 milyon arası insan işsiz kaldı. Toplam üretim %42, dünya ticareti ise yüksek gümrük vergilerinin de etkisiyle %65 azaldı. Krizin sebepleri arasında savaş sonrası ekonomik ortama dayanamayıp küçük şirketlerin birleşmesi ve tekeller oluşturması; bankaların kötü finansal yapılanmaları; Başkan Hoover’ın geç ve yanlış piyasa müdahalesi sayılabilir. Bankacılık, komisyonculuk ve sigortacılık alanlarında faaliyet gösteren, Calwell&Company krizde ilk çöken şirketlerdendi. Güneyin en hızlı büyüyen ve en geniş finansmanına sahip holdingiydi. 7 Kasım’da Nashville, 12 Kasım’da Knoxville ve 17 Kasım’da Louisville şubeleri faaliyetlerini durdurdu. Bu halkta paniğe sebep oldu ve paralarını bankalardan çekmeye başladılar. Bunun sonucu olarak yüzlerce banka faaliyet durdurmak zorunda kaldı. 11 Aralık’da New York’un en büyük 4. bankası olan Bank of United States faaliyetlerini durdurdu. Yangın böylece başladı.
1. Dünya Savaşı Sonrası Dünyada Ekonomi
Savaş sonrası ilk yıllarda, ülkelerin savaş sırasında eksilmiş veya yok olmuş dayanıklı tüketim malları ve sermaye stoklarını karşılayabilen bir gelişmeyle, genellikle hızlı bir iktisadi büyüme yaşanmıştır. 1921 yılına kadar devam eden bu büyüme, stokların karşılanması ve talebin azalmasıyla kısa bir süre yavaşlamıştır. Bu açıdan, 1929 Büyük Bunalım’ın yaşanmasında Birinci Dünya Savaşı sonrası meydana gelen gelişmeler önemli bir role sahiptir.
ABD’de üretimin hızlı bir şekilde arttığı savaş sonrası dönemde Avrupa’ya ekonomik toparlanma için birkaç yıl gerekli olsa da denizaşırı ülkeler sanayisini geliştirmeye devam etmiş hatta bu gelişmeyi gümrük duvarlarıyla korumaksızın sürdürmüşlerdir. Avrupa’nın yeniden kuruluşu tamamlandığında dünya genelinde üretim fazlası ortaya çıkmıştır. Yaşanan bu aşırı üretim sonucunda fiyatlarda ciddi çalkantılar meydana gelmiştir.
Bu dönemde ABD savaş sonrasında ekonomilerini yapılandırmak isteyen her ülkenin başvurduğu merkez olmuştur. Birinci Dünya Savaşı ABD’yi dünyanın en büyük gücü haline getirmekle kalmamış, aynı zamanda tüm dünyanın en alacaklı ülkesi konumuna da getirmiştir.
Sanayileşmesini gerçekleştirememiş ve ekonomisi tarıma dayalı Türkiye gibi ülkelerde ise tarımsal üretim artmıştır. Bu ülkelerde tarım sektörü ülkenin besin kaynağı olmasının ötesinde en önemli istihdam kaynağı olmuştur. Dünya tarım ürünleri üretiminin artmasında Sovyetler Birliği’nin dünya pazarlarına sunduğu buğday miktarının artışı da önemli rol oynamıştır.
Bu döneme dair önemli diğer bir dönüşüm ise, pek çok ülkenin altın standardı para sistemini terk etmesidir. Savaş sonrası şiddetle paraya ihtiyaç duyan Avrupa ülkeleri altın standardını terk ederek karşılıksız para basmaya başlamış, bunun sonucunda Avrupa’da enflasyon hızlı bir şekilde yükselmeye başlamıştır. Bu durum ayrıca, yatırımcıların tasarruflarını karşılıksız para basılan piyasalardan, altın standardını koruyan Amerikan bankalarına kaydırmalarına neden olmuştur.
1920’li yıllarda ülkelerin yeni kurulan sanayilerini koruyabilmek amacıyla gümrük vergilerini anormal derecede yükseltmeleri nedeniyle bütün dünyada gümrük tarifeleri aşırı yükselmiştir. Gümrük tarifelerindeki aşırı yükseliş dünya ticaretini olumsuz etkilemiştir.
1928’den sonra ABD’de düşük faiz hadlerinin de etkisiyle ülke dışı borç akımı yavaşlarken menkul değerler borsasında spekülatif hareketleri hızlandırmıştır. New York Borsası’nda her gün 5 milyona yakın hisse senedi el değiştirirken, hisse senetleri getirileri için değil değerlerindeki artışlar nedeniyle tercih edilmiştir. Öyle ki, bazı hisse senetleri dört yılda dört kat yükselmiştir. 24 Ekim 1929’da 16 milyon hisse senedinin %50-90 değer kaybıyla satılması büyük düşüşü başlatmıştır. Bu keskin düşüşün ardından bankaların yüksek değerlerle hisse senedi alışı ise, düşüşün devam etmesiyle bankaları iflasa yaklaştırmıştır.
Krizin Etkileri
Kriz kısa bir süre içinde, sermaye piyasalarından mal piyasalarına tüm ekonomiyi etkisi altına almıştır. Üretim, fiyatlar, kârlar, ücretler dolayısıyla satın alma gücü ve buna bağlı olarak toplam talep düşmüştür. Ayrıca, ekonomi içinde iflaslar ve işsizlik artmıştır. 1930 yılından sonra iflasların artması ve yatırımların azalmasının etkisiyle işsizlik, toplam talebi düşürmüştür. ABD’deki işsiz sayısı, 1933 yılında 14 milyona ulaşmıştır. Sanayileşmiş ülkelerin tamamında ise 30 milyona yakın çalışan işsiz kalmıştır.
Büyük Bunalım’ın çıkış yeri ve en fazla etkilenen ülke olan ABD’de, 1929 yılında 103 milyar dolar olan GSYH yalnızca üç yıl içinde %45’nın üzerinde azalarak, 1933’de 56 milyar dolara gerilemiştir. ABD savaş yılları ve sonrasında elde ettiği ticaret hacmini yitirmiştir. 1929’da 11,5 milyar dolar olan toplam dış ticareti 1933’de 3,9 milyar dolara kadar gerilemiştir. İhracattaki düşüş ise toparlanmanın gecikmesini açıklar niteliktedir. Ülkelerin sanayilerini korumak amacıyla yükselttikleri gümrükler yalnızca ABD’de değil tüm dünyada ihracatı daraltmıştır.
Bu dönemde dikkat çeken diğer bir gelişme ise batılı kapitalist ülkelerde daha önce görülmemiş büyüklükte bir kriz yaşanmaktayken Sovyetler Birliği’nin krizden etkilenmeden gelişmeye devam etmesidir. Bu durum sosyalist ekonominin başarısı olarak rejim için çok güçlü bir propaganda aracı olmuş, buhrandan kurtulmaya çalışan kapitalist yöneticiler için siyasi ve ideolojik bir boyut kazanmıştır. 1929-1936 arasında dünyanın büyük kısmı, özellikle kapitalist ekonomiler büyük bir durgunluk içindeyken, Sovyet sanayii üç kat büyümüştür. Bu kazanımlar, 1930- 1935 yıllarında ideolojisi ne olursa olsun tüm araştırmacıları, Sovyet ekonomisini incelemeye yöneltmiştir. Büyük Bunalım dünya sanayi üretimindeki ülke paylarının da değişmesine neden olmuştur. 1928’de ABD, İngiltere ve Almanya dünya sanayi üretiminin yaklaşık %60’ına sahipken, bu oran 1932’de yaklaşık olarak %50’nin biraz üstüne kadar gerilemiştir. Buna karşılık aynı dönemde Sovyetler Birliği 1928’de %4,2 olan payını 1932’de %11’e çıkarmıştır.
Dünyada Nakit Sıkıntısı
Birinci Dünya savaşı sonrasında ABD ekonomisinin dengesini büyük ölçüde Avrupa’ya verdiği borçlar, Avrupa’daki denge ise ABD’den alınan borçlarla sağlanmıştır. Baş gösteren ekonomik sıkıntılar nedeniyle ABD’den dışarıya para nakli kesilmesiyle ekonomik kriz dünyaya yayılmaya başlamıştır. Wall Street’teki sıkıntılar ve para sistemi sorunlarının yanı sıra tarım ürünleri piyasasındaki çalkantıların krizin yayılmasında önemli bir etkisi olmuştur. 1931 yılında etkileri itibariyle en derin noktasına ulaşan bunalımın en önemli nedeninin aşırı üretimden ve stoklardaki aşırı artıştan kaynaklandığı savunulmaktadır.
1929 Büyük Bunalım’ın yayılmasındaki en önemli faktör uluslararası ticaretin büyük boyutlarda daralmasıdır. ABD’de banka iflasları nedeniyle para arzının %33 azalması ve gümrük vergilerinin olağanüstü artmasını, diğer ülkelerin gümrük vergilerini benzer şekilde artırması takip etmiştir. Bu durum, krizin yayılmasındaki en önemli etken olarak gösterilmektedir. Dönemin ekonomistleri ve yöneticilerinin tecrübesizliği, ekonominin müdahaleye gerek olmaksızın kendiliğinden dengeye geleceğinin beklenmesi ve denk bütçe anlayışına sadık kalınması alınan önlemlerin gecikmesine dahası etkisiz kalmasına neden olmuştur.
1929 Büyük Bunalımı, başlangıçta dünya ekonomilerinde daha önce yaşanan krizler gibi algılanmıştır. O dönemde pek çok iktisatçıya göre, bunalımın nedeni kârlardaki azalmadır. Ekonomideki daralma karşısında çoğu klasik iktisatçı, kârları arttırmak gerektiği fikrine uygun olarak hükümetlere, fiyatlardaki düşüşe paralel ücretlerin ve faiz oranlarının indirilmesini önermiştir. Ayrıca, sağlam bir para olmaksızın canlanmanın olmayacağı düşüncesinden hareketle, bütçede tasarruf yapılması gerektiğini vurgulamışlardır. Bu liberal öneriler Büyük Bunalım’a karşı dünya genelinde ilk uygulanan önlemler olmuştur. Gerçekte ise bu önlemler, toplam talebin azalmasına neden olarak Büyük Bunalımın şiddetini arttırmıştır.
Roosevelt’in Kurtarma Çabaları
ABD Roosevelt’in göreve gelmesiyle yoğun bir faaliyete başlamış ve New Deal Plan kapsamında 100 gün içerisinde ekonomik hayata ilişkin 13 önemli kanun çıkarılmıştır. Bu bağlamda, devletin banka sistemini kontrol altına almasına imkân verilmiş, altına ambargo konulmuş, altının yurt dışına çıkarılması önlenirken ülke içerisindeki altının devlet tekelinde toplanması amaçlanmıştır. Büyük iş çevrelerinin kartelleşme yoluyla kendi kendilerine düzenleme yapmalarına olanak sunulmuştur. İşçilerin toplu iş sözleşmesi imkânlarını ve büyük işçi birliklerinin desteklenerek, gelişmesi teşvik edilmiştir. Tarım kesiminde üretim düzeyi ve fiyatların belirlenmesinde devlete önemli ve aktif rol verilmiştir. Bankalara, sanayiye ve ipotek altında bulunan ev ve çiftliklere büyük kredi imkânları sağlanmıştır. Bankaların sermayesine ortak olmak suretiyle bankaların kurtarması amaçlanmıştır. En öncelikli konu ise kredi sisteminin kurtarılması olmuş, batmakta olan bankaları kurtarmak amacıyla devletin bu bankaların sermayesine ortak olması sağlanmıştır.