Bazen bu dünyayı anlayamıyorum. Hangimiz anlıyor ki? Bunu rahatça söyleyebilirim ki artık anlamayı bıraktım. Hani, dalıp gittiğimizde baktığımız o manzara var ya, o manzaraya saygı duymak gerek. O sırada beynini, kalbini ve aslında düştüğün o boşluk seni dolduruyor. Bir anlığına geçmişe gidiyorsun, bir anlığına da şimdiye dönüyorsun, baktığında tüm parçalar orada. Bazen anlam veremediğimiz şeyler bile aslında anlamlı, çünkü sebebi var. Ah, bu insanoğlu birazcık baksa, aslında her şey orada, tüm cevaplar, nedenler, anlamlar. Yaşadığımız her şeyin sebebi var ve her şeyi anlamlı kılan bu.
Güzel anlamlar, çirkin anlamlar, acı anlamlar. Bizi yoran, bizi tüketen anlamlar. Her şey olması gerektiği gibi, ancak sadece bazı şeylerin önlemini alabiliriz; bir ölüyü diriltemeyiz, kaybolan bir yılı geri getiremeyiz, sevmediğimiz bir insanı zorla sevemeyiz, anlamadığımız bir konuyu hemencecik anlayamayız. Fakat, tartıştığımızda susan taraf olabiliriz, eğer değer verdiğimiz kişiyle tartışıyorsak saygımızı korumak gerekir. Bunun için ne küfüre gerek duyulmalı ne de şiddete, birazcık bakabilsek her şey ortada, neden tartıştığımızı bile görebiliriz. İş yerinde haksızlığa uğradığımızda, egolu insanlar tarafından aşağılandığımızda, bizi anlamayan bir sürü insanın önünde durduğumuzda yapmamız gereken tek şey ya uzaklaşmak ya da kendimizi iyice ifade etmektir, bunun için ne öfkelenmeye ne de şiddet uygulamaya gerek vardır, eğer bir insan anladığını iyice anlatabiliyorsa, o kişi elbet anlayacaktır. Bu şu demek değildir, eğer insan o anda gerçekten anlamıyorsa, daha sonra anlamayacak değildir ve bir insan anlayıp anlamamazlıktan geliyorsa bununda bir sebebi, nedeni vardır, kendinde taşımış olduğu bu anlam yine de bazı gerçek anlamlar tarafından kırılabilir. Kendimizi gerçektende doğru, ahlaklı, saygı ve sevgi çerçevesinde ifade edebiliriz.
Bu dünya çok garip bir yer. Çok fikir, bilgi ve öğrenim var. Kaç yaşında olursak olalım, elbet ufacık bir şey olsa öğrenebiliyoruz. Şunu söylemeliyim ki yalnız değiliz, bazen ne kadar yalnız olduğumuzu hissediyor olsak bile aynı duyguları, aynı durumları, aynı bulunduğumuz bu olayı, farklı bir şehirde ya da farklı bir yerde aynı şekilde yaşayan insanlar var. Sanki, başkasının tekrarlarını yaşıyormuşuz gibi ve tarih açısından aynı olmayabilir, ama aynı hisleri hisseden kişiler var. Biz hissediyoruz. Bu bize verilmiş en kıymetli şey, bir insanın neler yaşadığını hissedemeyiz ama kendimizin neler yaşadığını en çok kendimiz hissederiz, bu böyleyse başka insanların kendimizi tam şekilde anlamasını beklemeyelim. Bir konuşmada sen beni anlamıyorsun yerine; ben şunları hissediyorum, ben şunları yaşıyorum demeliyiz, ancak kendimizi en iyi şekilde ifade ettiğimizde doğru bir iletişim kurabiliriz. Tıpkı şarkılar gibi, şiirler gibi. Şarkılardaki o ifade biçimleri bizi anlamıyor ama biz hissettiğimizde anlıyor gibi oluyoruz, çünkü acı da bir dildir. Hem de evrensel bir dil.
Dil önemlidir. İnsanlarla konuştuğumuzda kendimizi ifade biçimimiz önemlidir. Küfür, alaycı söylemler ve eğer ben kelimesini çok kullanıyorsak bir kişinin bizi anlamasını, bizi önemsemesini nasıl bekleyebiliriz? Aynı şekilde bu söylemler iletişimi kötüleştiriyor, çocuklara nasıl örnek oluyoruz, farkında mıyız? Ağızlarda sürekli kadınları aşağılayıcı kelimeler ve erkek kardeşlerimiz, gördüklerinde, bizi örnek aldıklarında hayır aslında kadınlar böyle değil diyemiyoruz, aynı şekilde ilk önce biz bunu anlamıyoruz. Dil önemlidir. Konuşmaya siz yerine sen diye başladığımız ve buna izin vermiş olan kişileri göz önüne getirelim, saygı o kadar değerli ve o kadar önemli bir şey ki; bizim her zaman görmemiz gereken bir şey. Eğer biz saygılı değilsek, başkasından nasıl saygı görebiliriz?
Lütfen, lütfen, lütfen. Eğer insanoğlu birazcık bile bakabilse, aslında neleri görür. Artık zaman öyle bir zaman ki, kıymet bilme zamanı. Sahip olduklarımıza sımsıkı sarılma zamanı, sevdiklerimizi, değer verdiklerimizi, koruma ve anlama zamanı. Eğer bir şeyi şu an anlayamıyorsak, bu hiçbir zaman anlayamayacağımız anlamına gelmez. Ve lütfen, bir şeyi anlamak içinde iyice dinlemek gerekir. Dinlemek sadece kulaklarla alakalı da değildir, insanın gördüğü, izlediği, kokladığı her şey de bir dinleyiştir. Hani sevdiğimiz bir insanın giysisindeki o güzel kokuyu burnumuza çekeriz ya, bu da dinlemektir. Onun kokusunu dinliyoruz ve o an beynimiz onun hakkında gördüğümüz ne varsa gözümüzün önüne getiriyor. Bildiğimiz her şeyi dinlediğimiz için, biliyoruzdur…
Lütfen, lütfen, lütfen. Eğer güzel bir dünya istiyorsak ilk önce dünyayı bir dinleyelim, sonra anlayalım ve anladığımızda konuşalım, öyle konuşalım ki ağzımızdan çıkan her doğru kelime birer iyi dünya için inşa edilecek tuğlalar olsun.