Koyu mavinin hüküm sürdüğü, ay ve yıldızlar ile bir şölen gibi olan gece, bizlere pek çok şey söyler;
Gece, insanın özüne dönmesidir. Bir bakıma gece olunca, gerçek hislerimiz, düşüncelerimiz beliriverir. Gündüzün o karmaşıklığı arasında, her bir düşüncenin, duygunun iç içe geçmesiyle, gündüzden farklı olarak gece; bazı şeyleri daha net görmemizi sağlar. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu daha iyi anlarız. Bu karışıklıktan bir nebze olsun kurtulmamızı sağlar. Taşların bir bir yerine oturduğunu görürüz. Gerçek benliğimizi ve hakikati bu derin sessizlikte anlarız.
Gece, insanın bilinçaltının açığa çıktığı zaman dilimidir. Hayallerimizin, umutlarımızın, isteklerimizin dilimidir gece yarısı… En kalbi duygularının ortaya çıktığı, gerçekliği, asıl olanı bize sunan efsunlu bir zaman dilimidir.
Gece, anlatamadıklarımızdır. İçimizde gizli kalanlar bir bir ortaya çıkar. Gündüz bilinsin istemediklerimiz, münakaşaya girmek istemediğimiz konularla gece hesaplaşırız. Gece kaçtığımız konularla baş başa kalırız. Anlatamadıklarımıza anlam vermek için ve eğer bir şeyler yanlış gidiyorsa onları düzeltmek için bize bir fırsat sunar.
Ve gece, sessizliğin en koyusudur. Gecenin derin sessizliğine kulak verip, bize söylemek istediklerini iyi idrak etmeliyiz. Bilmeliyiz ki, sessizlikte pek çok şey gizlidir. Gecenin o büyüleyiciliği sessizliği içinde bir anda kayboluveririz. Bu sessizlik insana ilaç gibi gelir. Gündüzün o muğlaklığı içinde gece; adeta armağandır bizler için…