Şimdi, geriye dönüp baktığımda hayatı biraz daha farklı görüyorum. Birkaç aydır sakinleştim. İçimden bir şey kırıldı ve artık başka bir şeye odaklanamadım. Gülüşüm saklandı, ağlayışım anlamsızlaştı; gün içerisinde cevabını kabul etmediğim sorular soruyorum kendime. ‘Neden bu kadar kötü hissettiriyordu yaşamak?’
Çok kez gözlerimi kapatıp uçmak istedim; uykumdan uyanmak istemedim; yemek yediğimde artık monotonlaşmıs bir lezzet duyuyordum. Aynaya bakarken gözlerimi buğulu görüyordum; gözlerimin rengini ne çok severdim oysa ki. Hayatın size neresinden dokunacağını bilemezsiniz ve dokunduğunda ise artık o tutuluşa kapanırsınız; bir uçurumun içine düşersiniz ama düşüş halen devam eder. Öyle bir ruh hali olur ki bu; yer çekimini bile görmek ve hissetmek istersiniz.
Evet, şimdi hayatı farklı görüyorum. Bomboş parklar. Kocaman bir sis bulutu gökyüzünde. Kimse görünmüyor; herkes saklanıyor. Hayaller, planlar, bir insanı insan yapan o duyular. Şimdi daha da anlamlı dokunuşlar. Her tebessüm daha kıymetli, ya son kez bakıyorsak birbirimize? İyilik zamanı gelmedi mi artık? Birbirimizi anlama ve görme ve kaybetmeden kıymet bilme zamanı gelmedi mi? Nerede insanlık? Nerede o büyüleyici tebessümler? Saklandıkmı, güzelce evlerimizde?
Geriye dönüp baktığımda… Belki de biz hak ettik bu tüm yaşananları. En büyük vicsansızlığı yaptık ve bu yüzden mi? Neydi kaçırdığımız mesaj? Neler anlatılıyordu derste? Çok ertelemedik mi? Çok üzdük ve üzülmedik mi? Biz bu dünyanın gerçekten kıymetini bildik mi? Evet, tesadüfen geldik bu dünyaya ve şimdi istenmiyoruz. Her şeyin suçlusu biziz, belki de cevap bu mu? Kimse ölmeyi hak etmez ama ya hak ediyorsa?