Yirmi birinci yüzyıl… Eskiden hayalini kuramayacağımız şeylerin hepsi elimizin altında. 30 sene önce küçücük ekranların ardından Dünya üzerindeki herkesle her şeyimizi paylaşabileceğimizi söylesek bize inanırlar mıydı? Düşünsene artık Zeki Müren de seni görebilecek. Eskiden Dünya’nın tepsi gibi olduğuna ve çok fazla yürüsek düşüleceğine inanırken şuan uzayda özçekim yapan astronotlar var. Her şeyin içinde artık teknoloji. Hatta yüksek teknoloji modası ortaya çıktı markalar yüksek teknoloji diyerek elindekileri sattı. Peki hayatımızın bu kadar kolaylaşması bizi mutlu etti mi? Yoksa mutsuz olmak için yeni sebepler mi oluşturdu. Hayatı kolaylaştırırken yanlışlıkla insanlığı, saygıyı ve sevgiyi de basitleştirdik.
Artık birbirini seven insan yok sadece canları sıkılıyor. Çocuklar okuldan eve evden okula yaşıyor sosyal hayatında tek kelime konuşmayı beceremiyor. Ama sorsanız hepsi matematik biliyor. Biraz da hantallaştı insanoğu. Eskiden yaşamak için güçlü ve hızlı olmak önemliydi çünkü seni yemeye gelen aslana trigonometri anlatamazdın. Ama bakıyoruz ki artık insanlar sabah 9 akşam 5 sandalyelerde klavyeye basıyor. Bu sebeple obeziteden damar tıkanıklığına insanoğlu sürekli hasta, sürekli yorgun oluyor. Bünyeler sürekli evde kalmaktan zayıfladı en ufak mikrop bizi yataklara düşürüyor.
Herkes kendi kabuğunda yaşıyor. İnsanlar alt komşularını tanımıyor. Okulda selam vermemek için yüzlerine bakmadıkları insanların paylaşımlarına samimiyetsiz sözler dolduruyorlar. İnsanı hayvandan ayıran bir özelliği de sosyal olması ama bu devirdeki sevgisizlik, samimiyetsizlik ve yalan insanı kendi içine kapattı. Benliklerini unutturdu. Kısacası evet teknoloji gelişti ve tam puan aldı ama insanoğlu insan olma sınavında geçer puan alamadı.