Sanırım, bu sene yaz erken gelecek gibi…
Doğada kıpırdamalar başladı bile…
Doğruyu söylemek gerekirse, bu sene Türkiye’nin batı kesimlerinde pek kış yaşandığı da söylenemez.
Doğanın devinime inat…
Çiçeklerin açmasına inat…
Börtüböceğin telaşına inat…
Bu sene baharın gelmesine pek sevinemedik.
Doğa, kendi kuralları etrafında inkişafını sergiliyor.
Şu insanlığın geldiği duruma bakarak; insanın kendi türü için biçtiği kadere bakarak, efkârlanmamak mümkün değil.
Ne kadar güneş yüzünü gösterse de…
Doğa nimetlerini insanoğluna sunsa da…
***
Modern zamanın bireyi mutsuz? İlk insan deneyimlerinden bu zamana kadar, insanoğlu sürekli bir gayenin peşinde koşmuş. Çabalamış. Üretmiş, çalışmış, birikim sağlamış.
Yeni bin yılın modern bireyi, bulunduğu düzey bakımından, atalarından fersah fersah üstün ama…
Şırıl şırıl akan nehirler, balıkların hoplayıp zıpladığı dereler…
Artık eser yok onlardan!
Modern zamanın insanı, bahardan da yazdan da zevk alamıyor. Mutsuz, heder olmuş durumda.
İnsanı ısıtan güneşe rağmen, doğanın parfümeri dükkanından sızan kokulara nazire edercesine saldığı kokular…
Yok yok! Evet, evet… Bu yaşamı böyle hercümerç duruma biz getirdik. Ne suyun tadı su ne yediklerimizin tadı aş!
İyice doğadan da “insan doğasından” da uzaklaşıyoruz.
Maruzatım bundan ibaret…