Siyaset ve Ordu İlişkileri Üzerine…

Siyaset ve Ordu İlişkileri Üzerine...

Siyaset ve Ordu İlişkileri Üzerine...

Liberal yazarlar indinde siviller ile askerlerin arasındaki ilişki çok kere tartışılmıştır.

Olaya daha çok Adalet ve Kalkınma Partisi’nin öncesi ve sonrası dönemler çerçevesinden bakmaktadırlar liberaller…

Aslında çok fazla yazıldı ve çizildi.

Doğruya doğru: 3 Kasım 2002 tarihi öncesinde ordunun, siyasetçiler ve siyaset kurumu üzerinde “demokratik parlamenter” rejimlerde olmayacak kadar etkileri vardı.

Bir de liberal yazarlar özellikle şunu vurgularlar:

İşte efendim, sıradan bir İngiliz’e “sivil siyaset” denince, akıllara hukukun üstünlüğü, parlamenter demokrasiye her görüşün yansıması, kesintisiz bir siyasal sistem, temel hak ve özgürlüklerin korunması gibi değerler gelmektedir.

Yine örnek verirler: Bir İngiliz vatandaşına ülkesinin Genel Kurmay Başkanının adını sorsanız, bilmezler denir.

Velhâsıl-ı kelam…

Sivil siyaset ve ordu ilişkileri daha çok Avrupa baz alınarak irdelenir. Aslında, doğru olanı da, ordunun, siyasetçinin ve siyaset kurumunun üzerinde “demoklesin kılıcı” gibi durmamasıdır.

Türkiye’nin siyasal tarihine baktığımızda; yeri geldiğinde ordumuzun, siyasete ince balans ayarları verdiği; yine yeri geldiğinde ise balyoz gibi siyaset kurumunun üzerinden geçtiği bir reelpolitiktir.

Öte yandan…

Tarihimizden gelen özelliklerimiz var:

Ordu-millet şeklinde.

Yine…

Ordunun, siyaset üzerindeki işlevine daha çok Cumhuriyet dönemleri bağlamında bakmak gerekebilir.

Özellikle…

Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yeniden sil baştan kurulan Cumhuriyet Türkiye’sinin inşaında ve teşkilatlanmasında…

Ordumuzun…

Yani…

Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin büyük rolü ve önemi olmuştur.

Ulu önderimiz ATATÜRK ve fikir arkadaşlarının; askerlikten devlet adamlığına geçmeden önceki hizmetleri yadsınabilir mi?

Demem o ki…

Bizim ülkemizde, ordumuzun toplumumuz içindeki saygınlığı da diğer ülkelerinkine benzemez.

Özellikle…

Cumhuriyetimizin-genç Cumhuriyetimizin ilk yıllarında- kuruluş ve teşkilatlanma dönemlerinde, ordu mensuplarının topluma “önderlik” etmeleri, devrimlerde ve yeniliklerde ön planda yer almaları, belirttiğim gibi toplumumuz içinde özellikle subaylık mesleğinin itibarını ziyadesiyle arttırmıştır.

Bu bağlamda…

Cumhuriyetimizin sınıf esasına göre kurulmamış olması; yani Türkiye’de Batı’dakine benzer bir işçi sınıfı ile burjuvazinin olmamasından ötürü, toplum kesimleri bakımından ülkemiz bürokratlar/memurlar ve köylüler/çiftçiler şeklinde teşkil etmiştir.

Kısacası, ülkemizde ordumuz, hep ön planda olmuş, birçok değişim ve uygulamada topluma rehberlik etmiştir. Yine, tarihten gelen bir misyon ile kendisini vatanın ve milletin “yegâne” mümessili ve kurtarıcısı olarak addetmesi, işte böyle çağcıl demokrasilerde olmayacak “ordu müdahalelerine” şahitlik etmemize de vesile olmuştur.

Şimdilik bu söyleşiye burada bir nokta koyalım. İki sayfa kadar yazmışız. Belki sonra yine devam ederiz…

 

Erhan Salman
Ben, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ mezunuyum... Kitap okur, köşe/kitap yazarım... Elimden geldiğince ilgi alanım doğrultusunda yazmak, en büyük tutkum ve hedefim. SEVGİYLE OKUYUN...
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Jazzino
Sonraki
Yaşamın Bedeli

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.