Merhaba, sizinle biraz sohbet etmek istiyorum. Naber, nasılsınız?
Okurken dinleyeceğiniz bir şarkı bırakıyorum buraya.
Saat bir olmuş işten yeni geldim, geçip bir şeyler yazdığım en istikrarlı yer olması için burayı seçtim. Dün gece de burada ilk yazımı yazdım. Sanırım bu şekilde de devam edeceğim. Buranın bir okuru olarak geldim, yavaşça..
Burada yazmanının farkı nedir bilmiyorum henüz ama burada okur olmak bir hayli keyifli, neden bilmiyorum belki önümüzdeki geceler bunun üzerine de konuşacak bir şeyler buluruz. Bu siteyi övmek gibi bir amacım yok ama kötüleyecek bir şeyde bulamıyorum. Üye olmayan okurlardandım ki bu adminlerin pekte sevmediği bir şey olsa gerek. Gizli okur olayı biraz gizli hayran gibi, yakın arkadaşına aşık biri gibi, seviyorsun ama girip derinliklerinde kaybolmak istemiyorsun. Ben bu eşiğimi dün kırdım. Size uzun uzun açılacağım.
Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama aklımda var bir şeyler. Bir format mı denir buna yoksa tarz mı bilemiyorum ama yapacağım bir şeyler.
Festina Lente!
Bir çoğunuzun bunu bildiğini düşünüyorum. Uyuşuk insan sloganı da diyorlar. Bence de biraz öyle. Ancak şu noktada oradan ayrılıyorum ”yavaşça acele et!”. Kim söylemiş? Neden Söylemiş? hatırlamıyorum belki birine ait bile değildir ama kim demişse iyi demiş.
”Yavaşça acele etmek”, hepimizin ihtiyaç duyduğu şeyin bu olduğuna inanıyorum. Aileden uzak yaşama fikri, Türkiyeyi gezme fikri, sosyoloji okumaya başlamam gibi bir çok şeyin altında bu var. Yavaşça acele etmek. Kendini bir işe hazırlamak ve en iyisini -sizce/kendimce en iyisini- ortaya koymak. Bunların ve daha nicelerinin altında bu var.
Yanlış hatırlamıyorsam Platonun söylediği bir söz var, ”Aklından daha hızlı gidenler yarışın sonunu getiremezler.” İşte tam olarak böyle bırakın pekişsin, bırakıyorum pekişsin. Bırakalım olması gerektiği gibi olsun. Ama bizim olduğunu bilelim. Hayat felsefesi edinilesi bir şey bu, tabi becerebilene.
Ne Demek Şimdi Bu? Bende Neyi Anlatıyor?
8-9 sene olmuş evden ayrılalı, liseyi dışarıda okuyan öğretmen lisesi hayranlarındandım. Sonra geçti tabi bir ara memlekete dönüp liseyi orada bitirdim ama hani orada kaldığım zamanlarda bile aklım hep dışarıdaydı. Sonra üniversite, otostop derken okulu da uzattım ama dolu dolu yaptım. Yavaşça acele ederek yaptım. Her şeyden biraz bilmek ve bir şeyi çok iyi bilmek arasında kalmadım hiç bir şeyi çok iyi yaptığıma inanıyorum çünkü. Güzel yaşamaya çalışıyorum. Bunu yapmaya çalışırken de bir çok şey öğreniyorum. Dediğim gibi ”bu işi çok iyi biliyorum dediğim” pek bir şey yok ama tutunduğum ”ben erken yaşlanmayacağım.” mottom var. ”Güzel yaşamaya çalışmak” işini en iyi şekilde yapanlarında mutlu olduğuna inanıyorum.
Yavaşla… Sakinleş…
Yavaş yavaşta olsa hemen şimdi başladım her şeye. Ama bunun çok sonraları farkına vardım. ”Meğer üşengeç değilmişim” dediğim o an fark ettim. Yığınla iş var yapacak bitirilecek kitaplar, edinilecek arkadaşlıklar, içilecek geceler, arkasından ağlanacak insanlar, gidilecek yerler, güzel kadınlar, çıplak gözle izlenecek bir galaksi, çıplakken sizi izleyecek sevgililer… Mümkün mü hepsini yapmak? Bence mümkün, benim felsefemde benim sosyolojimde mümkün. Parasız gezmeyi de yapmalıyım, otelde kalmayı da.
Bir tas çorba istemekten utandığım an acele ediyorum gibi geliyor bana. ”Yavaşla” diyorum kendime ”sakinleşmen gerek” içime neyin sinmediğini düşünüyorum. Tam olarak aç mı değilim? O halde acıkmayı bekliyorum. Tam olarak olduğu yerden mi memnun değilim? O çorbacı bu çorbacı değil mi? O halde yola devam…
Neden? Nasıl?
Nedenini biliyorum, benim olduğu için bana ait olduğu hissettiğim işleri yaptığıma inandığım için. Yavaşça acele ettiğimi fark ettiğim için. Daha erken yaşlanmak istemediğim için.. Ama inanının nasıl olduğunu bilmiyorum, kesinlikle cevabını arıyorum. Elbet bulacağım, acelem yok. Bir şekilde oluyor. Bir şekilde oldu..
Yarın görüşürüz..
Bir Şarkıda Buraya Bırakıyorum..