Mütevazı insanları hepimiz severiz. Mütevazı olmanın gerekliliğinden ve erdeminden bahseder dururuz. İyi insanların ortak özelliklerinden birinin de mütevazılık olduğunu düşünürüz. Diğer taraftan da her ne hikmetse mütevazı insanlara pek değer verilmez. Hatta mütevazı insanların ezik olduğu, afedersiniz ama salak olduğu düşünülür. Tabi ki mütevazı olmanın ne eziklikle ne de salaklıkla hiç bir alakası yok. Sadece gelişmemiş toplumlarda bu böyle algılanır. Dolayısıyla çok da mütevazı olmamak gerekir.
Şu sözü hepimiz biliriz: ‘Mütevazı olma gerçek zannederler.’ Bu söz o kadar doğru bir söz ki bu söze katılmamak elde değil. Ne kadar çok mütevazı olursanız o kadar çok ezik durumuna düşüyorsunuz maalesef. Ne kadar çok kendinizi överseniz, egoist olursanız, kendinizi abarta abarta anlatırsanız o kadar çok değer görüyorsunuz insanlardan. Tam olarak gelişememiş, geri kalmış toplumlarda durum böyle. Hatta geri kalmış toplumlarda mütevazı olan, diğer insanlara karşı saygılı ve hoşgörülü olan insanların fikirlerine de pek değer verilmez. Efendi olan insanlar dikkate bile alınmaz, onlar yokmuş gibi davranılır. Sanki onlar hiç bir şey bilmiyormuş, hiçbir şeyden anlamıyorlarmış gibi düşünülür.
Peki mütevazı olalım mı yoksa olmayalım mı?
Tabi ki de mütevazı olalım ama tam olarak gelişimini tamamlamış, gelişmiş bir toplum içerisinde yaşıyorsak, insanların birbirlerine karşı saygılı ve hoşgörülü olduğu bir toplum içerisinde yaşıyorsak. Geri kalmış, insanların sadece kendilerini düşündüğü bir toplumda mütevazı olmak mı?
SAKIN HA!