Hadi.. Duruyor musun öylece. Mucize denilen, hala inanmakta güçlük çektiğin gerçek, inandıramadı mı seni. Neden inandıramadı? Sorun sende mi ki? Ne dersin?
Sabah güne uyanman bile onca ertelenmişlikle on ikilerde olmuyor mu? Her gün yeni bir karar alıp, iki dakika yetmiyor mu, yarın başlarım bahanelerine. Başında annen varken bir şekilde uyanıyordun hazır kahvaltıya. Şimdilerde yalnız, duvara ve aynaya yansıyan aksinle baş başa bahanelerin var sana arkadaş. Birde kendini acındırma konusunda uzmanlaşmış benliğin. Gerçi kahvaltıyla veda edeli çok zaman oldu, filtre kahveyle filörtleşmeye başladığından beri.
Hala gün aydın değil sana. Hep geceden kalıp öğlen uyandığından. İnternet saatlerini yedi, haberinde var zaten. Biraz hasetlendin birilerinin gözüne sokarak yayınladığı mutluluk resimlerine. Biraz evlenenlere söylendin gülücüklü çocuk resimlerine bakarak. Hani onlarla aynı yaştasın ya. Zamanında erken dediğin yaşın bak otuz oldu. Hala kavrulan beyninin savrulan düşüncelerinde otur sen. Gökten üç elma düşmüştü ya biri sana da düşer elbet. Bekle sen. Ne kendine inancın var nede olana. Uyannnn. Hişşşt. Uyan, uyan.
Evet.. Önce sabaha uyan. Biraz erken kalk. Tamam altı yedide olmasın. Sen dokuzda uyan. Hafif bir kahvaltı et kendince. Kalori hesabını boş ver gitsin. Birazdan yürüyüşe çıkacaksın ya. İnternet sensiz kalsın bir güncük. Bakmayı ver resimlere. Bakmadıkça belki daha mutlu olacaksın. Sporda aradan çıktı ohhh.
Hani diyorlar ya. Değiş, geliş, oku. İşin özü harekete geç. Bu gün bir şeyle başla yarın o iki olur. Ertelenen, üşenilen her adım yaşınla mukabil ayrılıyor senden. Unutma coşku hareketle gelir. Bu gün dışarı attığın bir adım, yarınki geleceğinin izdüşümleri olur. İçin biraz kıpırdasın. Erteleme, üşenme sakın. Geri adım yok. İnanç, senin adın. Yaşaman, nefes alman en güzel olan.
Sen kimsin? Oturmaya mı geldin? Kalk artık. Kıpırda. Bak ne güzelsin.
Önce şükret, derin bir nefessss. Ohhhh. Hoş geldin….