İnsanların neredeyse büyük bir kısmı güce inanır. Aslinda herkes güç ile birlikte iyi olmayı da ister. Şayet güçlü olurken iyi olmak daha kolaydır. Ama iyi olup güçlü olmak zordur.
İslam düşünürleri ve dahileri tarih boyunca çalışmalar sürdürmüş pozivitizim cağına ayak uydurmaktan ziyade pozivitist bir cağ oluşturmaya çalışmışlardır. Ama güçlü olmak yerine ilk önce iyi olmayı tercih etmişlerdir. Bahsi geçen iyi kavramı etik olarak kavramsallaştirilan iyi ve kötüdür. İslam çerçevesinde kavramsallaşan günah ve sevap kavramları ile de ilintilidir. Çünkü islam da yapılan ve bir bireye dahi faydası dokunan bir eylem sevaptır. Bu toplumsallaştırıldığı zaman daha büyük bir sevaptır .(mega hasene)
Ve islam düşünürleri yaptıkları buluşların patentini alıp maddi acıdan bir gelir sağlamak yerine bu buluşları bütün bir topluma (evrensel) maal etmek istemiş ve böylede yapmışlardır. Ve bu anlayış islami düşünürlerin ve bilim adamlarının bilimsel bir gelir kaynağın dan mahrum kalmasina yol acmistir.
Bir gerçek vardır ki avrupa ve batı toplumu gerek tıp,astronomi, kimya, fizik ve daha bir çok bilimsel gerek düşünsel veya etik olarak bir çok alanda islâmî çerçeve den ve islam perspektifinden faydalanmislaridır. Ama bunlara tarihte veya günümüzde raslamak zordur.
Çünkü onlar kendilerini ve yaptıklarını daha iyi pazarlamışlardır. Batı aleminin avantajı budur.
Örnekler
1 . İlk aşı Avrupa’da değil Osmanlı’da geliştirildi. Avrupa’da aşının kullanılmasında 50 yıl önce Osmanlı’da çocuklar aşılama yöntemiyle hastalıklardan korunuyordu.
2.Düz hareketi döner harekete çeviren mil sistemi de ilk kez bir İslam bilgili olan El Ciziri tarafından geliştirilmiş ve içten ateşli motorun icadına kadar tüm dünyadaki mekanik cihazların temel presibini oluşturmuştu. Sibernetiğin ilk adımlarını attığı ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Ebû’l İz El Cezeri’nin Leonardo da Vinci´ye ilham kaynağı olduğu düşünülür.