Yeni bir hayata başlamak istiyordu Adam. Belki de bu dünyadan göçüp gitmek. Gerçekten ölümden sonra hayat var mıydı? Çok merak ediyordu ama inancı gereği de kendini öldüremezdi. O kapının ardına geçmek, neler olduğunu görmek çok istiyordu ama ya bir şey yoksa. Karanlıksa sadece… Zamanını beklemeliydi. Hayatını değiştirmek için ölüm fikrini çıkardı aklından en azından askıya aldı şimdilik. Ne yapmalıydı? Kendine mi dönmeli, karısını, yaşadığı yeri, işini, sahip olduğu ne varsa terk mi etmeliydi?
Oturduğu kanepeden yavaşça kalktı. Evlerinin en sevdiği yerine, giyinme odasına doğru ağır adımlarla yürüdü. Amacı minik bir valiz hazırlamak ve hemen o anda evden ayrılmaktı. Arkasına bakmadan, hızlıca! Genelde bu terk etmeleri kadınlar yapar diye düşündü, yüzüne muzip bir gülümseme yayıldı, kadın senden ve dırdırından kurtulacağım birazdan…
Giyinme odasına girdiğinde biraz duraladı. Evi ilk aldıklarında en severek yaptırdığı yerdi burası. Çocukluğundan beri tüm kıyafetlerini asabileceği bir oda haya ederdi. Bir tarafta takım elbiseleri, bir tarafta jilet gibi ütülü gömlekleri, çekmeceler de tişötleri ve bir bölmede de ayakkabıları duracaktı. Koskoca hayatında hayal ede ede giyinme odası etmişti işte. Oysaki Ömer iyi bir cerrahtı. Hastaları onu çok severdi. Teşhisleri genelde doğru olurdu. Kaybettiği pek hastası yoktu, zaten duyguları ile işi birbirine karıştırmamayı çoktan öğrenmişti. Ama o iyiliştiremediği küçük kızın annesi aklından çıkmıyordu bir türlü. Hayatını park etmesinin sebebide oydu belki?
Valizini topladı, Yanına sadece ihtiyacı olabilecek bir kaç parça aldı. Yine ağır adımlarla sokak kapısına yürüdü, kapıdan çıkarken kendini değirmenlere karşı savaşa giden Don Kişot gibi hissediyordu….
Artık sadece kendi vardı, Doktor Ömer değildi! Yel değirmenleri onu bekliyordu, koşar adım gitti.