DÜŞÜNÜYORUM… ŞART MI Kİ?
Sebebi olan her şeyin bir sonucu vardır. Her ne ki başlamıştır, bitmesi kesindir. Bir şeyin başlamış olması demek, o şeyin belirli bir noktada ortaya çıkmış olması demektir. Bu ortaya çıkış olgusu, aynı zamanda o şeyin zaman ve mekânla sınırlı olduğu manasına gelir. Yani zaman –sınırlılık alanı- ve mekân – sınırlılık zemini- daha en başta onun doğmuş olduğunu ve mutlaka ölecek olduğu gerçeğini gösterir. Doğmuş olan bir şey ise, onun daha önce tezahür etmemiş olduğunu, o ortaya çıkan şeyin, bir şeylerin gölgesi altında görünür kılındığını ispat eder.
Demek oluyor ki tezahür etmiş olan bir şey, o beliriş halinden önce mutlak bir durgunluk, atalet hali içine gömülü; ya da daha isabetli bir tabirle potansiyel olarak, kımıltısız bir “yokluk” cenderesi içinde yatmaktaydı. Peki, bu atıl haldeki potansiyeli kim veya ne kımıldattı, uyandırdı, ona ruh üfledi?
Biz bir şeyin meydana gelişini nereden ve nasıl tespit eder ve onu o hal içinde gözlemleriz? Besbellidir ki, bir şeyin meydana gelişini gözlemlemem için, o şey belirmeden önce benim -daha önce- hâlihazırda “Şimdi ve Burada” bulunmuş olmam vazgeçilmez bir şarttır. Eğer gözlemlenen şeyi gözlemleyecek olan bir bilinç yoksa o halde ne gözlemlenen şeyden ve ne de onun üzerine yığdığım yorumlar kümesinden bahsetmem mümkündür. Yani, eğer bir “Ben” varsa, o “Ben”e vaki olan şeyler görünür, aksi halde “Bu şey göründü”, “Şu, şekilde açığa çıktı” şeklinde bir bildirim yapmamın imkânı yoktur.
Görünen şey, onun görünmesine imkân sağlayan bir alanın varlığını zorunlu kılar. Alan yoksa, görüntü de yoktur. Dolayısıyla alan önce gelir, görüntü değil. Işık yoksa, onun açığa çıkardığı ve görünür kıldığı şeyler de yok demektir. Demek ki, Işık önce gelir; onun aydınlattığı şeyler değil. Işık her şeyi görünür kılar, ama kendisi görülmez. Işık, kendisinin de ışık olduğunu; yani onun yaydığı enerjiyi de müşahede etmemizi sağlar; fakat “İşte ışığın özü, kalbi budur veya buradadır” dememiz mümkün değildir. Beliren şeylere bir sınır koymak, şu olay veya olgu şu anda, şu şekilde ortaya çıktı ve ben onu gördüm demek nasıl bir gerçeklik duruşu, alameti ise, aynı şekilde ortaya çıkan o şeye tersten bir sınır koymak; yani onun mutlak surette yitip gideceği, görünürken görünmez olacağı, doğmuş olduğu için de kesinlikle öleceği hakikatini idrak etmem de aynı seviyede bir doğruluk beyanıdır.