Markaların ulaşmak istediği o kitle, hepimizin çevresinde çoğu zaman anlamaya uğraştığımız davranışlar… Peki kim bu insanlar?
6–20 yaş aralığında, görsel hafıza konusunda kendini aşmış, bilgi kaynakları konusunda (istediğinde) sınır tanımayan bu insanlar markaların göz bebeği konumunda. Marka bağlılığı konusunda ellerine su döktürmüyorlar fakat bir şeyi sevmediklerinde de duymayan kalmıyor. İyiye çok iyi, kötüye de çok kötü yani.
Dijital çağın tam ortasına doğdukları için 7/24 online olduklarını söylememize gerek yoktur herhalde. Dolayısıyla e-arkadaşları da oldukça fazla. Dijital olarak aktif olmak ve sosyalleşmek ana motivasyonları. Hatta içgüdüsel hale gelmiş bile diyebiliriz. Bu kadar anlattıktan sonra 2035 yılında Z jenerasyonunun dünya popülasyonunun %75’ini oluşturacağını söylersek eminiz ki markaların neden bu kadar çabaladığını hepimiz anlayabiliriz.
Herkesin aklında bulundurması gereken bir konu var. Pratiklik! Günlük hayatları okadar yoğun ki, insanı uğraştıracak, üzerine beş dakikadan fazla düşünüp zaman harcamalarına sebepmolacak her şeyden uzak duruyorlar. Evde, yolda, işte, her yerde onları en kısa sürede çözüme ulaştıran her şeye açıklar. Denemekten çekinmiyorlar yani. Bu sadece olanı tüketmek değil; yoktan var etmek konusu da üstüne hayli konuşulabilecek bir konu. Tüketim nesli deniyor, öyle değil işte.
ONLAR BİR KUŞAKTAN ÇOK DAHA FAZLASI.
Z jenerasyonuna pazarlama yaparken en önemli nokta onları anlamak. Peki nasıl ulaşırız biz bu insanlara? İşte 100 puanlık müthiş soru. İlk olarak aklımızda bulundurmamız gereken nokta, ulaşmak istediğiniz kitle ayda 3000’den fazla mesaj alıyor. Yani aradan sıyrılmak önemli.
İkincisi dünyayı daha iyi bir yer yapmak için çaba gösteren olan markaları seviyorlar. Faydalı bir birey olmak onlar için önemli. Markaya sağladıkları katma değerle ilgili herkesin bir fikri olmuştur diye düşünüyoruz.
Onlar için ünlü olmak demek televizyona çıkmış olmakla bitmiyor, hatta tercih bile etmiyorlar. Sosyal medya fenomenleri, YouTuberlar… Tüketmek istedikleri içerikleri kendileri seçebilmek gibi bir özgürlükleri var bir kere! Görmek istedikleri insanları da öyle tabii.
Ama nasıl?
Laf kalabalığına hiç gerek yok. Kısa ve öz, nokta atışı mesajlar yerine ulaşmaz sanmayın. Artık uzun uzun alt metinlerin, dert anlatma çabalarının zamanı geçmedi mi sizce de? Önemli olan dikkatlerini çekebilmek. Dikkatlerini size verdiklerinde vazgeçilmez olmanız zaten çok yakın.
Sadece tüketmek değil, yaratmayı da seviyorlar demiştik. Çoğu kendi başına hayatta kalabilmek iç güdüsüyle kendi markalarını kurmak, kendi işlerini yaratmak için çok motiveler. Olanak sağlayın. Zaten kendilerine dikte edilen şeyleri yapacaklarını düşünmek çok da akıl karı değil.
Bir de, onları mizah kurtarıyor. Sosyal, komik, inovatif, eğlenceli pazarlama yollarıyla günlük hayatlarına girmeniz çok olası. Ya da en azından viral olursunuz.
BU KADAR MI?
«Ad blocking» konusu dijital dünyanın gündemini değiştirmeye başlarken, bu konuyu bir de gençler açısından değerlendirelim istedik…
Cep telefonu kullanıcılarının %37’si cep telefonlarında çıkan reklamlar için «ad blocker» kullandıklarını söylüyor.
%42 şu ana kadar «ad blocker» kullanmadığını ancak bundan sonra kullanabileceğini söylüyor. Buna göre genele bakıldığında önümüzdeki yıl %80’lik kesimin «ad blocker» kullanacağı sonucuna varılıyor.
Yani dememiz o ki, o işler öyle kolay olmuyor.