Kitap İzle, Film Oku. Çünkü Çok Güzel Bir Duygu ツ

Kitap İzle, Film Oku. Çünkü Çok Güzel Bir Duygu ツ

Kitap İzle, Film Oku. Çünkü Çok Güzel Bir Duygu  ツ

“Okumak mı, yazmak mı diye sorsan; ‘seyretmek’ derim.Çünkü ben, okurken de yazarken de dünyayı seyreylerim!”

Dora Paşa  ツ

Kitap güzeldir, beyninde bin bir kapı açar. Yeni yerlere seyahat edip, yeni hayatlar tanımanı sağlar.

 Her okuyucu aslında bir ‘izleyici’dir de. Okuduğunu kendine göre anlamlandırmaya çalışıp hayal kurar ve gözünün önünde canlandırırsın. Yani aynı zamanda okuduğunu izlersin de.

Kitaplardan uyarlanan filmleri düşün; 

Uyarlayacak olan kişi, kitaptan esinlenerek karakterlere, olayların geçtiği yerlere, vs. şekil verir. Ve hayal gücüyle yorumlayarak oluşturduklarını bize hazır halde izlememiz için sunar.

Yazar da kendi hayal gücünden yola çıkıp kurgularını yaratır ve sana farklı dünyalar oluşturabilmen için sunar. Sen de gözlerinle yazılanları okur, beyninle algılar ve bu sayede canlandırdığın resimleri hayal gücü monitöründen izlersin.

Herkesin hayatı, baş rolünü oynadığı bir filmdir veya filmlere konu olacak bir kitaptır;Üzgün isek; ‘drama’…Endişeli isek;’ gerilim’…Kızgın isek; ‘aksiyon’…

VeAynada kendimize bakarak bunları düşünüp duruyorsak;Bir korku filmi olur hayat.

AmaHepsine gülüp geçiyorsak; ‘komedi’nin imdb’si, bizi ‘kırmızı halı’ya götürür…

Kitap, hobi olarak okunmaz. Bu bir tarz ve seçimdir. 

Kitap okumak çok keyiflidir. Yeri ve zamanı yoktur. Canının istediği her an ve her yerde okunabilir.

Her ne yapıyorsan, önemli olan onu severek yapmak ve keyif almaktır. Bu yüzden kitap okumak için öncelikle kitapları sevmek gerekir. Ve lakin bu da yeterli değildir. Kişi bundan keyif alıyor ise okunabilir kitap rahatça.

Mesela çantanda, arabanda, bavulunda, koltuk altında bir tane kitap bulundurmanın sayısız faydası vardır. Tabii…

Canın sıkılmaz bi’kere?! Otobüs, tren, vs. beklerken daha iyi ne yapılabilir ki okumaktan başka?

Bir bekleme odasında geçmeyen zamanın içine karışmak, kitap sayfalarını karıştırmakla mümkün olur.

Bir çok farklı hayat, bir çok farklı insan ve bir çok faklı yer görürsün oturduğun yerden.

‘Kesin filmi yapılmalı bunun’ dediğin bir kitap  okuduğunu

düşünsene, ne keyifli?!

Ya da sinemaya uyarlanmış seri bir kitabı okuduğunu düşün. Bir sonrakinde ne olacağını herkesten önce bileceksin?!

Hayatına yön verecek sözler duyar, görürsün. 

Kelime dağarcığın dolup taşar. 

Hediye alma ya da verme konusunda uzman olursun.

Kitaplardaki karakterlerle, karakterine yön verebilirsin. 

“Cereyan yok, internet yok, aman Tanrım ne yapacağım?” diye endişelenmene gerek kalmaz?!

Ne kadar çok okursan, o kadar iyi konuşur ve yazarsın.

Kitaplık ya da kitap okuma köşeleriyle dekorasyon yapabilirsin evinde.

Empati kurmayı öğrenirsin.

Okumak, beyin hücrelerimiz arasındaki bağlantıyı güçlendiriyormuş. Yeni zeka pırıltılarına ‘merhaba’ de?!

Gelmişe ve geçmişe bedava yolculuk yaparsın. 

Ve lakin

Kitap okuyamadığını söyleyen insanlara asla kızılmamalı, aşağılanmamalı ve yargılanmamalıdır. Herkes eline bir kitap alıp okuyamayabilir çünkü. Yani; cahil kalmak isteyen bir at gözlüklü değilse zaten okuyordur amma velakin kitap okuyamamanın da sebepleri olabilir. Öğrenme arzusu olduğu halde çeşitli sebeplerden okuyamayabilir insan;

Gözleri rahatsız oluyordur, sayfalarca sıkılıyordur, okuma güçlüğü çekiyordur, hemen sonuca ulaşma isteğiyle bilmem kaç sayfaya katlanamıyordur, vs, vs…

Kitabın kendisini değil, hali hazırda kullandığı için bilgisayarda e-kitap olarak  okumayı seviyordur, olamaz mı?

Bunun yerine izlemeyi, gözlemlemeyi tercih ediyordur belki. Belgesel ve bilgilendirici videolar izliyordur belki? 

Film olarak görmeyi tercih ediyordur kitabını okumaktansa?

Çok iyi bir dinleyici ya da gözlemcidir de okunanı ya da anlatılanı dinlemeyi seviyordur?

Sonuçta; kitap okuyamadığı için başka şekillerde bilgilenmek üzere kendi çözümlerini üretecektir zaten. 

Velhasıl hiçbir şey bilmediği halde ‘çokbilmiş’ görünen, öğrenmeye ve yeniliğe kapalı, kitabın kapağına dahi tahammülü olmayan, başka organlardan hayat bulmaya çalışmayan biri olmadığı sürece; kitap okumadığı için birini yargılama hakkımız yok.

Herkes, her şeyi bizim gibi sevecek diye de bir kural yok. O kişinin niçin kitap okuyamadığını bilerek ve ona yardımcı olmaya çalışarak sevdirebiliriz belki ‘kitap okuma’ alışkanlığını. Lakin baskı yapmadan ve küçümsemeden!

Birine bir şeyleri sevdirmeye çalışmak bazen ters etki yaratabilir. Onun yerine, bizim ne kadar sevdiğimizi ve faydasını gördüğümüzü anlatacak davranışlar sergileyerek görsel bir örnek teşkil edebiliriz. 

Bu her şey için geçerli. Çünkü ne kadar baskıcı ve empoze edici cümleler kurarsak, o kadar itici oluruz. O şeyi sevdirmek yerine tiksindirici oluruz aksine. Seveceği var ise de sevemez artık?! 

Kitap okumak çok keyiflidir. Okuduğun konunun içinde buluverirsin kendini ve dalarsın o dünyaya farkında olmadan. Engin denizlere açılmış gibi olursun, belki ürkersin ama merak da edersin çılgınca. Okudukça, derine daldıkça kaybolur gidersin sanki satırların arasında ve bulunduğun dünyadan soyutlanırsın. Ki; bazen kaçışlar için çok iyi bir seçenektir okumak. Çayını, kahveni, şarabını ya da her ne seviyorsan onu alıp yanına, tatlı niyetine okursun kitabını. Pek bir keyiflidir yani. Oradaki dünya, senin dünyan olur birden.

Yeri ve zamanı da önemli değildir.

Bir okuma köşesinde, bir sokağın köşesinde, bir taşın köşesinde, bir iskemlenin köşesinde, bir durağın köşesinde, bir masanın köşesinde belki de…

Belki de uzak bir köşede, hemen yakındaki köşede, köşedeki kafede, köşedeki odada, köşedeki kitapçıda, köşedeki bankta…

 Köşeyi dönünce belki?

Okumak da yazmak da pek keyifli ve faydalı. Ha, mektup yazmayı çok severdim ben. Hala da seviyorum tabii. Ama kime yazayım anacım? Mail diye bir şey var artık. Patpat yazıyorsun, pıtpıt yolluyorsun, saniyede karşı tarafa ulaşıveriyor. Ama kağıt ve kalemin tadı da bir başka tabii. Ben illaki kullanıyorum. Hiçbir şey bulamazsam tarifleri yazıyorum, eşime notlar yazıyorum, hesap kitap yaparken karalıyorum, pc açık değilken notlar alıyorum derken bolca çizittiriyorum yani. (Ne demekse ツ)

Mektuplar uzun uzun yazılırdı eskiden. Çünkü çok sık yazılmadığı için birikirdi konular, dedikodular. Pek severdim zati uzun uzun yazmayı. Hala da öyle, yedisi yetmişi değişmiyor yani. Kısa, iki kelime ile anlatamıyorum derdimi ben. İvit… Ha, konuşurken öyle değil bak; birkaç kelime ile oluşturulmuş kısa cümleler kullanıyorum. Üşeniyorum galiba konuşmaya?! Bilmem, bak şimdi yaptım bu tespiti… Olabilir!  

Yazmayı seviyorum ben. Hiç üşenmem, sayfalar dolusu yazabilirim her an. Ve fakat bu konuyu niçin açtımdı, onu unuttum? Bi’yere bağlayacaktım ya! İnan olsun; hatırlamıyorum! ? Aman neyse… Buluruz elbet ilgiyi alakayı?!

Okumayı da seviyorum tabii. Mesela kitap okuyacaksam, iki – üç tanesini birden okurum dönüşümlü. Çok yetenekli olduğum için değil yav, sıkıldığım için. Aynı şeyde kırk saat vakit geçiremediğim için, farklı şeyleri bir arada yapmayı sevdiğim için, beynim bir türlü durmadığı için, hızlı okuduğum için falan filan… Yok, kopmuyorum bir öncekinin konusundan, çıkmıyorum havasından. Dalarım yine, merak etme sen… ? Bazen öyle bir dalıyorum ki okurken bir şeyler, piii… Ev yansa maazallah duymayacağım, görmeyeceğim yani. Hayır, kokuyu, dumanı da mı algılayamayacaksın be mübarek? ツ O kadarı da iyi değil tabii. 

Yalnız yalnız da güzel olur okumak veya yazmak, eşimle birlikte de. Bazen o okur ben dinlerim, bazen ben okurum o dinler (… yanımda tin tin eder? Bil bakalım nedir?” diyesim geldi ve kendimi tutmadım, dedim! Ki; kendisi benim çocukluğuma tekabül eden ve dedemin bıkmadan usanmadan sorduğu bilmecelerden biridir: ‘Ben giderim o gider, yanımda tin tin eder!? Tabii ki -baston- akıllım?! ) 

Dağıtma kafamı okuyucu… Devam…

Okumayı diyordum, seviyorum. (Seviniz, sevdiriniz, gülünüz, güldürünüz!.. Aa… ‘Gülünüz Güldürünüz’ diye bir program vardı epey eskiden. Öztürk Serengil’li hani? Bildin mi? Hatırladın mı? E, o zaman akranız ya da daha büyüksün demektir. Ehe.) Okumuyor diye kimseye bağırmayınız, çağırmayınız, çemkirmeyiniz, hönkürmeyiniz, azarlayıp yargılamayınız efenim… Falanca kitabı okumadığı, bilmediği için aşağılamayınız, bu yüzden hemen cahil olarak yaftalamayınız. Anlamaya, anlatmaya, anlaşmaya çalışınız. İvit… Özellikle çocuklar görerek daha iyi öğrendikleri için, okumasanız bile bir kitap alıp elinize okuyormuş gibi yapınız. Okuma saatleri yapınız. Keyif alıyormuş gibi yapınız. Gerçekten olmasa da –mış- gibi yapınız. İvit… Eş annem (eşimin bir tanecik annesi, benim de ikinci ve canım annem) çocuklarına küçükkenden sevdirmiş kitap okumayı. Mutfak, banyo dahil evin her köşesine bir kitap koyarmış. “Burda kitap unutmuşsun” dediklerinde; “Elimden bırakamadım, çok keyifliydi, bak banyoya kadar getirmişim görüyor musun?” dermiş. Çocuklar da merak edip bakarlarmış. Akıllıca bir taktik, değil mi? 

Gün içerisinde sürekli bir koşturma içerisindesin ve gerçekten bir şeyleri okumak için uzunca bir zamanın yok. Hayatın akışını ve yorgunluğunu hepimiz yaşıyoruz. Hayat; aktığı hız olarak cimri, verdiği haz olarak cömert olsun istiyoruz hep. Aksi halde mutsuz oluyoruz?! Mutlu olmak için zamanlar yaratmalıyız ya, hayatımızı daha çekilir kılabilmek için. Hah… Bunlardan biri kitap okumak,  diğeri film izlemek olabilir. Dene bak, sen de seveceksin!.. 

Ortalama dakikada bir sayfa okuyabiliyormuşuz biliyor musun güzel okuyucu? 600 sayfalık bir kitabı okumak için ise aralıksız 10 saat okuma yapmak gerekiyor o halde ve bittabii imkansız! Kim on saat oturup da kitap okur anacım? Zaman hızla akıyor ve çağa ayak uydurmanın koşturmacası içerisinde bir şeye zaman ayırıp odaklanmak da gittikçe zorlaşıyor. 

Mesela kendimden örnek vereyim; ben hızlı okurum. Süper yeteneğimden değil, sıkıldığımdan ve bir an evvel bitirmek istediğimden geliştirdim okuma hızımı kendiliğinden. Ama anlayarak okurum. Genelde yazının ana fikrini anlamaya çalışırım. Bir yazıyı okumaya başlarken önce başlığına bakar, konunun ne olabileceğini irdelerim. İlk paragrafı mutlaka tamamen okurum, diğer paragrafların ise ilk cümlelerini. ツ Varsa oradaki başlıklara -veya alt başlıklara- bakarım. Bir resim, çizelge veya grafik varsa incelerim. İtalik veya kalın harfle yazılmış kelimeleri kaçırmam. Son paragrafı da tamamen okurum. Al işte, bitti gitti yazı. Hem hızlı, hem anlayarak okumuş oldum. İvit… Ha, bir de yazının içinde herhangi bir şey arıyorsam tarama yaparım. Bir bilgi veren yazıda esas ihtiyacım olan kelimeyi, cümleyi, tarihi, veriyi, vs. ararım ve benim için gereksiz olan bölümleri atlamış olurum böylece. Ben kendi rahatsız bünyem sayesinde bunu geliştirdim ama bu aynı zamanda bir teknik. ツ Hızlı okuma teknikleri’ şeklinde araştırıp sen de öğrenip uygulayabilirsin kanımca, canımca okuyucu. ツ 

Elin kitaba, ayağın suya toprağa, gözün yeşile maviye, gönlün sevene, hayat sevdiğine, ömrün can’ına değsin okumayı, öğrenmeyi seven ‘güzel insan’…

İklim´in Dora´n

İklim Dora
Yazıyorum, Paylaşıyorum. Hayatın Sevmek, Inanmak Ve Paylaşmak Olduğunu Düşünüyorum. Az Öz Dostum, Ruh Ikizim Ve Kitaplarım Olduğu Sürece Benden Mutlusu Yok. Dünyalıyım. İçi Dışı, Özü Sözü Bir Olmak; Istediğim. Hadi O Zaman, Okuyalım Güzelleşelim. ツ
Subscribe
Bildir
2 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Adet Sancıları Bize Bir Şeyler Mi Anlatıyor?
Adet Sancısı

Adet Sancıları Bize Bir Şeyler Mi Anlatıyor?

Sonraki
İşe Alımlarda Ön Plana Çıkan “Soft Skills” Nedir?
İşe Alımlarda Ön Plana Çıkan "Soft Skills" Nedir?

İşe Alımlarda Ön Plana Çıkan “Soft Skills” Nedir?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.