Yeni yıla girerken eşimle ortak hedeflerimiz vardı, bunlardan birisi de 2020 senedinde 60 kitap okumak. Buda yaklaşık olarak altı günde bir kitabı bitirmemiz anlamına geliyor. 5 ocakta ilk kitabımı bitirmiş olmak benim için motive edici oldu haliyle. Bu hafta okuduğum kitap Zülfü Livaneli’nin 2013 senedinde yayınlanan ve o senenin en çok okunan kitabı sıfatına erişen eseri; Kardeşimin Hikayesi. Ocak ayında okuyacağım ilk dört kitabımı, 2020’ye girmeden satın almıştım zaten. Sade Bir Yaşam Felsefesi; Minimalizm II yazımda bu kitaplardan bahsetmiştim. Okumak isterseniz; http://aytiti.com/sade-bir-yasam-felsefesi-minimalizm-2/
Zülfü Livaneli’nin kitaplarını okuyanlarınız bilir ki, yazarın ağır zorlayıcı bir dili yoktur. Kardeşimin Hikayesi de öyle bir kitap. Okurken sizi hiç zorlamayan, kendiliğinden akıp giden bir hikayesi var. İlk 200 sayfası benim için biraz sıkıcı geçti ama gariptir ki kitap kendini okutmaya devam ediyordu. 200. sayfadan sonra zaten artık taşlar yerine oturmaya başladıkça sayfaları ard arda çevirmeye başladım. 200. sayfadan sonrasını da bugün okudum zaten ve Serenad kitabında olduğu kitap bittikten sonra bir süre donup kaldım. Bu kadar yalın ve sade bir dille bu kadar etkileyeci bir final ve hikayenin karda yürüyüp izini belli etmezcesine, basit ilerken bir anda okuyucu şoke etmesi şaşırtıcı ve başarılı diye düşünüyorum.
Kitabın Konusu
Kardeşimin Hikayesi; Karadeniz kıyısında yer alan ve İstanbul’a oldukça yakın bir kasaba olan Podima kasabasında geçiyor. Podima kasabası, İstanbul’da ki yoğunluktan, kalabalıktan bıkmış, işlerden elini eteğini çekmiş, huzurla yaşamayı seçen emekli veya zengin insanların taşındığı bir yer. İstanbul’a oldukça yakın olduğu içinde ihtiyaç halinde gidip gelmeleri çok rahat. Podima’ya yerleşen genç ve zengin bir ressam, ailesi ile birlikte bir akşam davet veriyor ve davet bir cinayet ile son buluyor. Bu cinayeti araştırmak ve mesleğinde ilerlemek isteyen genç gazeteci bir kız kasabaya gelerek olayları yakından incelemeye başlıyor. Davete katılan isimlerden birisi de Ahmet ARSLAN. Ahmet duygulardan yoksun, aşk, öfke, mutluluk vs gibi hiç bir duyguyu hissedemeyen, üstelik insanlara asla dokunmayan enteresan bir karakter. Çok ilginç biri olması ve meraklı gazeteci kıza anlatacak gizemli hikayelerinden dolayı, gazeteci kızın ilgisini çekiyor. Kitapta cinayetin araştırılma süreci, Ahmet’in gazeteci kıza anlattığı kardeşinin hikayesi yer alıyor. Kulağa basit bir konu gibi gelse de sizi yanıltmasın, kitap bittiğinde çok şaşıracağınıza eminim.
Yeni kitaplar, yazarlar ve hikayelerle tanıştığınız güzel seneleriniz olsun. İyi okumalar. Sağlıcakla kalın.
ilginizi çekebilir; http://aytiti.com/otomatik-portakal-ve-modern-cagin-kurbanlari/