Ortadoğu coğrafyası, emperyalist güç odaklarının âdeta deneme ve yanılma tahtası…
Öte yandan, bu coğrafya, kadim uygarlıklara beşiklik etmesine rağmen, yıllardır da gözyaşı ve acının odağında…
İran’ın üst kademeden bir generali, Amerika Birleşik Devletleri’nin insansız hava aracı tarafından Irak’ta vuruldu ve yaşamını kaybetti.
Amerikalı yetkililer, saldırı/operasyon emrinin bizzat Amerikan başkanı Trump tarafından verildiğini belirttiler.
Şimdi ne olacak? Olacağı belli… Yine, bu coğrafyada kan ve gözyaşı hâkim olacak, sayısı belirsiz masum insan, emperyalist güç odaklarının hırsları yüzünden bu yaşamdan kopup gidecekler.
Büyük Ortadoğu Projesi veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi de zaten tam da bu değil mi? Bu coğrafyaya “insanlık değerlerini” getirmek değil mi? Okyanus ötesinden emperyal hırslarla bu bölge mikser gibi karıştırılıyor ve sonrasında da “yenidünya düzeni” çerçevesinde silbaştan yeniden konumlandırılıyor.
Strateji ve taktikler belli: Suni ve yapay gerekçelerle, bölgeye bir şekilde girmenin kapısı aralanıyor ve sonra da Ortadoğu için düşünülen proje hayata geçirilmeye çalışılıyor. Sanırım, yıllardır bu emperyalist güç odaklarının izledikleri strateji değişmiyor; ama ulus devletlerin ise bu “örtülü saldırılara” karşı nedense “millî bir refleksleri” de oluşamıyor.
Güya, önce dediğim gibi bir bahane üretiliyor. İşte, Doğunun Radikal İslamî Teröre yataklık yaptığı ve kendilerinin biricik ve tek medeniyetlerini tehdit ettiği yaygarasını mükemmel denebilecek bir medya propagandasıyla tüm dünyaya empoze ediyorlar…
Sonra da… Askerî müdahalenin kapısı aralanıyor.
Bakalım, ilerleyen günlerde dünyamız nasıl bir etki ve tepki ile karşılaşacak?
Dediğim gibi, bizim de içinde bulunduğumuz bu Ortadoğu coğrafyası, ilerleyen günlerde çok sıcak gelişmelere gebe olabilecek.
Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail’in hoyratça sürdürdükleri dış politikaları, bölgelerindeki veya bölge dışındaki ülkelerle dostane ilişkiden ziyade, düşmanca bir tavır takınmaları, sadece konumlandığımız Ortadoğu coğrafyası açısından riskler taşımamakta.
İşte, bugün bölgemizde kurgulanan siyasalara şahitlik etmekteyiz. Özellikle, ABD’nin ve İsrail’in enerji kaynaklarının güvenliği ve bu rezervlerin naklinin sorunsuz bir biçimde gerçekleşmesi için, hiç düşünmeden dünyamızı ateşe atmaları, daha uyanık bir siyaset izlenmesinin gerekçelerini oluşturmakta.
Bugün, bu emperyalist güçler, Irak’ta da Suriye’de de Afganistan’da da benzer motivasyonlar nedeniyle bulunmaktalar. Bu bölgede yer alan ülkelerin öncelikle “istikrarsızlaştırılmaları”, halkın cari iktidarlarından şikâyetçi olmalarının “sağlanması” vasıtasıyla müdahalenin meşruiyetinin tesis edilmesidir.
Her şey ayan beyan ortada herkesin gözü önünde cereyan etmekte. Kendileriyle müttefiklik ve işbirliği yapabilecek siyasal hareketler, sağlanan uluslararası desteklerle işbaşına getirilip desteklenirken, sonraki süreçlerde, yerel işbirlikçilerin belirlenen rotadan sapmaları sonrasında…
Bildiğimiz taktikler uygulanmakta. İnsan hakları dersleri verilmeye başlanarak, demokrasinin ne kadar erdemlice bir rejim olduğunun dillendirilmesi sonrasında, hukukun ve adaletin yüceliğine vurgu yapan atıflar sonrasında… Bir bakıvermişsiniz, bu çok yüce değerler peşinde koştuklarını ikrar eden Batılılar, bizzat demokrasinin çanına ot tıkayan taraf olmuşlar.
Tabii ki beklentimiz… İtidal ve suhulet… İran rejiminin, saldırı sonrasında intikamın çok sert alınacağını ifade etmesi, bizleri gelecek dönemlerde büyük bir endişe ve kaygı sarmalına itebilecektir.
Yeni bir kargaşa ve kaos…
Umarım, gerçekleşmez.