Yorgundu ruhu gülümserken ama gülümsemekten hiç yorulmadı. Hem bir çocuktu başınabuyruk haylaz hem de adımları onlarca yaşı adımlamış kadar ağır. Nereye koysam yabancı durmuyor. Peki diyorum ya gerçekten yaşamış farklı hallerini dünyanın ya da yaşamış kadar olmuş yaşatılanlarla.
Onu görüyorum bazen uzak bazen yakın. Çoğunlukla, uzaktan daha derin. Bakmasa da sarıyor. Tıpkı sarmaşık gibi farketmeden rengine renk ve güzellik katıyor. En etkileyici en uzun kitap gibi belki tarifsiz merak ediyorsun ama bitmesini de istemiyorsun. Akıntıya kapılınca sonunu da göremiyorsun.
Sadece onun mutlu olmasını istiyorsun. Yıllardır içine sinen dostun gibi hayata gözünü açtığın kardeşin gibi nefesine bağlandığın sevdiğin gibi.
Hayatı karşına alman için gardını görmen lazım olanların ardını.
Bir duruşu var tetikte, demek her an bir hamle beklemekte. İncinmekten ürken bir şüphe de var dilinde, kendinden emin dimdik bakışlarda. Sanki kendine bir oyun evi yapmış masanın altında yastıklarla. Açıyor çiçeklerini ama en güzellerini içine .
Dedim ya sadece onun mutlu olmasını istiyorsun. Yıllardır içine sinen dostun gibi hayata gözünü açtığın kardeşin gibi nefesine bağlandığın sevdiğin gibi.
Onu izlemekte keyifli. Bozmaktan çekindiğin kar örtüsü gibi doğal olanı izlemek. Kar altındaki buğday taneleri gibi başakların güzelliği saklı uykudaki mevsimin soğuğunda.