GÜNLERDİR Cumhuriyet Halk Partili birinin Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gidip gitmediğini okuyor veya dinliyoruz.
İDDİALAR havada uçuşuyor.
Bunun bir Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tezgâhı olduğu, Sayın Kemal Kılıçdaroğlunu hedef aldığı ve bu yönde Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinin karıştırılmak istendiği…
Yine, AK Parti cenahından seslendirilen ise bunun bir CHP oyunu olduğu…
Neyse ne aslında?
Gözümüzün önünde bir “tiyatro” oynanıyor.
Toplumun aklıyla dalga geçiliyor.
***
TÜRKİYE’DEKİ tüm sorunlar çözümlendi ve sanki artık halledilmeyi bekleyen hiçbir ekonomik ve siyasal meselemiz kalmamış gibi tüm pür dikkatimiz, tarafların açıklamalarına ve birbirlerini aklamalarına kilitlendi.
Artık, ülkemizde gerçekleri konuşamıyoruz.
21.yy.da olmamıza rağmen, teknoloji çok büyük mesafe kat etmesine rağmen, bizler hâlâ algılarımızla oynanmasına izin veriyoruz.
Evet…
Sırayla gidecek olursak…
Cumhuriyet Halk Parti, niçin her atılan oltaya gelmekte!
Neden, CHP kendi gündemini belirleyemiyor?
CHP, siyaset merkezinde “oyun kurucu” bir parti gibi davranamıyor.
Sayın Erdoğan’ın dediği gibi, “böyle muhalefete can kurban”!
Aslında bu cümleleri, Sayın Erdoğan’a CHP’nin gündem belirleyemeyen politikaları kurdurmakta.
İŞSİZLİĞİ…
YOKSULLUĞU…
İNSAN CANININ YİTİP GİTMESİ…
***
Ne çabuk unuttuk ekonomiyi?
HÜKÜMET yetkilileri ne kadar inkâr ederlerse etsinler…
Görmezden gelsinler…
Türkiye’de ekonomi yavaşladı.
Şirketlerin kapanma haberlerini okumuyorlar mı?
TUİK’in verilerine bakmıyorlar mı?
Tamam, A’dan Z’ye kadar tüm “devlet kurumları”, cari iktidarın kontrolünde ve güdümünde olsun…
Ama, filtrelenmemiş, reel gerçekleri kamuoyuyla paylaşan mecralar var, ve buradan “görece” doğru istatistikleri görebiliyorsunuz.
Ekonomimizi…
Tüketime odaklayarak…
Tüketerek düze çıkamayacağımızı, havuz medyalarına çıkarılmayan ekonomistler bas bas vurguluyorlar.
O kadar çok konuşulacak, üzerinde durulacak meseleler var ki…
Sürekli ilerleyen bir ilim dünyası…
Yüksek teknolojinin yaşamlarımızı farklılaştırması…
İnovasyon faaliyetleri…
***
ÖTE YANDAN…
Bölgemiz kaynıyor.
İran’da ve Irak’ta sokak gösterileri artış gösterdi.
Neden olabilir?
Çünkü, siyasetçilerin derdiyle halkın derdi ortak bir paydada buluşamıyor! Kimi yerlerde “pahalılıktan” kimi yerlerde ise “despot yönetimlerden” bunalan halk, çareyi sokak gösterilerinde bulmakta.
Masumane başlayan, hak ve özgürlük amaçlı başlayan halk hareketleri, sonraları kontrolden çıkarak, nümayişe dönüşmekte.
Bölgemizde ve bulunduğumuz yerden uzak coğrafyalarda yürütülen, tezgâhlanan yeni siyasalara bakmaz isek…
Yine kaybeden bizler olacağız.
ÇİN, AMERİKA’NIN ticari savaş atraksiyonlarına cevap verebileceklerini ifade ediyor.
***
Gerçekten de… CHP’nin içinde olduğu iddia edilen bir suni vaka mı bizler için önemli…
Veya, gezegenimizde zuhur eden/etmesi olası gelişmeler mi?
DEMOKRASİNİN doğru düzgün serpilmediği ülkelerde, hukukun işlemediği toplumlarda, adalet sözcüğünün kıymet-i harbiyesinin olmadığı milletlerde, insanların duygularını sömürmek, onların algılarıyla oynamak, gerçekleri eğip bükmek sanırım, demagoglar için çocuk oyuncağıdır.
Gerçeklerle yüzleşelim.
POST-TRUTH …
Kısaca, “hakikat ötesi” diyebiliriz.
***
Bir şeyler oluyor. Toplum vuku bulan suni gelişmelerle oyalanıyor, duyguları ve akılları ekseninde yanıltılıyor. Zekâlarıyla dalga geçiliyor. Türkiye bu komedi gündemlerle geleceği yakalayamaz. Az önce değindiğim gibi gelecekte, tüm ülkeleri çok farklılaşmış bir toplum modeli bekliyor. Kısacası, teknoloji bazlı bir dünyada yaşayacağız. Endüstri 4.0 gibi gelişmeler, üretim modelleri, yenilikler, iş profilleri, işsizlik, evet gelecekte artık beyaz yakalı insanları; bilgi işçilerini bile büyük bir işsizlik sorunu beklemekte…
Bir girdaba doğru sürükleniyoruz. Şöyle bir baktığımızda, gelecekte ne petrolün ne de fosil kaynakların çok büyük değeri olacak! Bugün petrol ve doğalgaz rezervleri için ülkeleri, insanları yok etmeye göze alan emperyalistler, gittikçe kıtlaşacak “temiz su” ve “ekilebilir tarım toprakları” için, mazlum ülkelere “demokrasi”, “insan hakları”, “hürriyet” felan götüreceklerdir!
***
Bilmiyorum, belki de çok gereksiz şeylerdir bunlar. Tabii ki, ülkemiz sanırım bir 20 veya 30 yıl sonrada kanımca “vesayet”, “demokrasi”, “kumpas”, “laiklik”, “cumhuriyet rejimi” vb. şeyleri konuşuyor olurken, dünyanın güç odakları, bizlere “gelecekten” nanik yapacaklardır.
Hakikatlerin perdelenmesine izin verdiğimiz sürece de böyle kartlar karılırken, bizler uzaktan seyirci olarak bakmaya devam ederiz.