Yeni bir yere gitmişizdir ya da yeni birileriyle tanışmışşızdır her biri hoş geldin der. Peki gerçekten hoş mu geldik. Mesela doğduğumuz güne gidelim. Kimi evinin arka odasında doğmuştur kimi ise en lüks hastanede. Etrafımızda annemiz, babamız, kardeşlerimiz ve varsa başka sevenlerimiz hepsi çirkin suratımıza bakarak ”Hoş geldin evimizin yeni üyesi bebeğimiz” derler. Biz daha neler olduğunu anlamadan dünyadaki en güvenilir yerden ayrılışımızın farkına varmadan etrafa bakarız.
O en güvenilir yerden neden ayrıldık peki. Vakit mi gelmişti o neyin vaktiydi. Dünyaya geldik bir amaç vardı. Yaşama amacı. O amaç ne? Biz onu nereden ve nasıl öğreneceğiz?
Sorunun cevabı basit aslında bebekliğimizden. Bebekken beden gelişimini yavaş yavaş yaparız. İlk önce refleks olarak yemeyi öğreniriz. Beslenme olmadan beden gelişmez. Biraz daha vakit geçince etrafı duymaya görmeye ve anlamlandırmaya çalışırız. Değişik değişik sesler çıkarırlar Agu Magu falan feşmekan.
Beslenme ile başladık ama daha bir arpa boyu yol kat edemedik. Duyduğumuz seslerden etkilenerek bizde sesler çıkardık. Daha sonra onları anlamlı kelimelere dönüştürdük. Ve ilk Anne kelimesinin döktük dudaklarımızdan. Bizim için en değerli olan canlıyı öğrendik ilk onun kokusunu duyduk. Ama bir yol kat edemedik. Hala oturduğumuz yerdeyiz. Emeklemeye çalıştık. Bir yerlere tutunmaya çalıştık. Düşe kalka öğrendik uzun çalışmalar sonunda yürümeyi.Hayatın en önemli dersini de oradan aldık. Hayatta düşe kalkmalar ile ilerleriz. İşte şimdi olduk. Yemek yiyoruz, konuşuyoruz ve yürüyoruz aynı hayvanlar gibi.
Biyolojide canlılar sınıflara ayrılırken biz insanoğlunun ayrı sınıfı yoktur hayvan ailesindeyiz.Bu gruptan özerkliğimizi ilan etmek için düşünmeyi öğrenmemiz gerekir irademizin sınırlarını keşfetmek. O zaman yaptıklarımız ile hayvanlardan üstünlük sağlayabilir.
Beden gelişimi tamamlanırken hayvana dönüşürüz. Ruh gelişimini tamamlarken ise özerkliğimizi ilan ederiz. Bağımsız olmak veya yıkılmak bizim elimizde. Bu ruh gelişimini yapmak ise son nefesimize kadar devam edecek olan bir süreç.
İnsan ilk adımlarını atarken gibi düşe kalka ruh gelişimi yapar. Her şeyi yavaş yavaş öğreniriz.
Kazanılması zor olan ama mükafatı dünya güzellikleri ile kıyaslanmayacak imtihana tabi tutuluruz. Bu imtihana ne kadar hazırız ne kadar düşünüyoruz ve de ne kadar insanız.
Şimdi hoş mu geldik bu imtihan dünyasına.
Beraber hayatı anlamlandırmak için en önemlisi düşünmek için diğer yazılarda buluşmak üzere
ÖZERK KALIN