Evvelsi gün 24 Kasım Öğretmenler Günü’ydü. Sosyal medyada pek çok kişi bu güne özel paylaşımlarda bulundu. Bu yıl benim çevremde Öğretmenler Günü paylaşımı yapanların sayısı geçen yıla kıyasla daha fazlaydı. Tabii ki bu güzel bir şey ancak otomatiğe bağlanan her şey beni bir o kadar korkutur. Monotonlaşan her şey içi boşaltılmış bir olguya dönüşmeye mahkumdur. Öğretmenler Günü çok önemli çünkü toplumu eğiten öğretmenlerin daha da yüceltildiği, bu zor ve kutsal mesleği daha iyi anlamamızı sağlayan bir gün. Ancak kutlama mesajları paylaşırken gerçekten öğretmenleri anlayabiliyor muyuz? Hadi şimdi biraz samimi olup gerçeklere göz atalım.
Araştırma şirketi Areda Survey’in 24 Kasım Öğretmenler Günü ve milli bayramlar üzerine 10 bin kişinin katılımıyla yaptığı araştırmaya göre; vatandaşların yüzde 66,6’sı çocuğunun öğretmen olmasını istemiyor. Bir başka deyişle her 3 kişiden 2’si çocuğunun öğretmen olmasını istemiyor. Eskiden özellikle kız çocuklarının öğretmen olması çok kıymetliydi. Kırsal kesimde bir kişi öğretmense o köyün en saygıdeğer insanı olurdu. Vali, kaymakam, muhtar ve daha pek çok yetkili kişi öğretmene saygı duyar, dediklerine kulak asardı. Öğretmenler gerçekten çok kaliteli bir eğitimin sonucunda öğretmen olurdu. Yabancı dil bilirdi, işlerini gerçekten sever, çocukları yarış atına çevirmez, onları çürük yumurtaları ayırır gibi ayırmazdı. Yani geneli böyleydi. İnsanlar çocuklarının öğretmen olmasını hem saygıdeğer bir meslek olduğu için hem de iş garantisi olduğu için isterdi. Peki ne oldu da Türk halkı öğretmenlikten vazgeçti?
İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) ülkelerinde en düşük öğretmen maaşı ortalaması, Türkiye’deki en düşük öğretmen maaşının 4 katından fazla. Öğretmen maaşları 10 yılda yüzde 22 eridi. Üstelik KPSS mağduru öğretmenlerin atanma çilesi hiç bitmiyor. KPSS’den yüksek puan alan öğretmen bile atanmayı yıllarca bekliyor. Öğretmenler işsizlikle, sözleşmeli çalışmayla güvencesizlikle mücadele ederken mutsuz bir yaşama sahip oluyor. Bir çocuğa annesi, babası kadar yakın olan öğretmene verdiğimiz değer bu mudur? İnsani yaşama inancı kalmayan, mutsuz bir öğretmen, gelecekten umudunu yitirmez mi? Öğrencilerine “Sizi okutuyorum ama umarım gelecekte işsiz kalmazsınız” diyen bir öğretmen ne kadar verimli olabilir?
Mutsuzluk, umutsuzluk doğurur. Umutsuz bir gelecek inşaasının temelini mutsuz öğretmenler atabilir. Bu Türkiye’nin geleceğini, huzurunu kökünden etkileyen bir sorun. Bir ülkede öğretmenler mutluysa ışık saçar ve bu aydınlık gelecek kuşaklara da sirayet eder. Ancak memlekette atanamayan öğretmenler bunalımdan intihar ediyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası OHAL döneminde yaşanan ihraçlar da öğretmenlerin peşini bırakmıyor. Çünkü OHAL dönemi ihraç edilen eğitimci sayısı ihraç edilen asker sayısının neredeyse 3 katı. Eğitimciler sorgusuz sualsiz, suçluluğu kanıtlanmandan meslekten ihraç ediliyor. Belki de yüzlerce parlak öğretmen suçsuz bir şekilde meslekten ihraç edildi. Bunların hepsi Türkiye geleceği için hayatidir. Öğretmenler Günü’nü kutlarken öğretmenlerin sorunlarına da kulak asmalı ve onların sorunlarını yaymalıyız ki devlet artık öğretmenlerin hakları için harekete geçsin.