Uzun bir aradan sonra herkese merhabalar! Vize haftası geçti ve vizeler bitti bende fırsat bulmuşken size çok sevdiğim bir yazarın kitabını anlatmak üzere buradayım. Bakalım bu aşkın altıncı hali neymiş?
Saraj Jio’nun Agapi romanı biraz diğer kurgulara göre hem farklı hem de fantastik özellikler barındıran bir kitap ama öncelikle aşkın 6 farklı halinden bahsetmektedir ve bunlar:
LUDUS: Bir oyun gibi oynanan aşktır. Aşkın bu türünün en önemli parçası eğlencedir. Çiftler, bir araya gelmekten, karşısındakini etkileyip cezbetmekten hoşlanır. Ancak uzun süreli bağlılık sözü yoktur.
STORGE: Arkadaşlıktan doğan ve desteğe dayanan aşk. Güven dolu ve bağlılık gerektiren bir aşktır.
MANİA: Saplantılı aşktır. Duygusal iniş çıkışlar, kıskançlıklar hâkimdir.
PRAGMA: Kalbin değil aklın kontrol ettiği aşktır. Çiftler seveceği kişiyi mantığıyla seçer, kendisiyle benzer ilgi alanları, ortak değerleri olan birini arar.
AGAPİ: Özverili, fedakâr, koşulsuz, bencil olmayan aşktır. Kişi kendini sevdiğine adar, karşılığında hiçbir şey beklemeden verir.
İşte bu kitap bize aşkın altıncı halini anlatmaktadır.
Jane… Ana karakterimiz, 29. yaş gününü kutlamaya hazırlanırken gizemli bir mektup alır. Mektupta onun gerçek aşkı görmesini sağlayan özel bir yeteneğinin olduğu ve daha fazla bilgi için bir adrese gelmesi gerektiği belirtilir. Jane çocukluğundan beri görme sorunu yaşamaktadır ve belli zamanlarda görme yeteneği bulanıklaşmaktadır. Fakat doktorlar bir türlü nedenini çözememişlerdir. Jane merakına yenik düşer ve belirtilen adrese gitmek için yola koyulur. Onu Colette adında bir kadın karşılar ve ona özel yeteneğini anlatır. Jane doğduğunda Colette oradadır ve ailesinin aşkını görünce nesilden nesile aktarılan gerçek aşkı görme yeteneğini Jane’e aktarmıştır. Sanki bir peri asasını sallamış gibi… Jane’nin yaşadığı görme bulanıklığının nedeni de budur. Jane ne zaman birbirine aşık iki kişi görse görme yeteneği bulanıklaşmaktadır. Fakat bu hediyenin bir de bedeli vardır. 30. yaş gününe kadar aşkın 6 türünü örnekleri ile açıklaması gerekmektedir yoksa ömrü boyunca gerçek aşktan mahrum kalacaktır. Jane, bu gerçeğe inanmakta zorlanır fakat birbirine aşık insanları gördükçe görme yeteneğinin bulanıklaşması buna inanmasına neden olur. Artık çevresindekileri gözleyip aşkın 6 türünü tanımlamaya çalışmaktadır. Bu onun için zor bir seçimdir çünkü; eğer bu görevi tamamlayamazsa gerçek aşkı bulamayacaktır.
Farklı farklı aşk hikayeleri okumaya başlıyorsunuz ve siz de kendinize göre bunları tanımlamaya çalışıyorsunuz fakat hikayeler çok basit ve klasik. Daha da ilginç yanı gerçek aşkın anlatıldığı kitapta sözde aşıkların hepsinin birbirini bir şekilde aldatması. Aşık olduğu adamın dikkatini çekmek için başkası ile yatan kadın, onu deliler gibi seven kocasını komşusu ile aldatan, mutlu bir evliliği varken karısını başkası ile aldatan erkek… Sizce de böyle değil mi? Hep ilişkiler aldatma ile başlamaz mı? Aşk, bütün biçimleriyle keşfetmeye, tadına varılmaya, hissedilmeye ve her açıdan görülmeye hazır bir halde bekliyordu: Asıl nokta ham ve güzeldi, eğlenceli ve hüzünlüydü, geçici ve sonsuzdu. Bunların arasındaki bütün tonlara da sahipti. Onu arayacak ve en sonunda görecek kadar cesareti olanları bulurdu… Umarım cesaretiniz ve umudunuzu kaybetmezsiniz..