Türkiye’de “başörtüsü” sorunu var mıdır?
“Hayat Tarzı” kaygısı var mıdır?
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul’da başı açık bir kadın, başı kapalı bir kadına fiziki saldırıda bulundu.
Bu bağlamda, ülkemizin tartışma konusu da, tesettürlü kadınların yaşadığı mağduriyet üzerine yoğunlaştı.
Gerçekten de bu saldırıyı kabul etmek mümkün değil. Hiçbir kimse, kendini bir otorite yerine koyarak, yekdiğerini “ötekileştirmek” kaydıyla toplum nazarından dışlayamaz.
Bu fiziki de olabilir bu psikolojik de olabilir.
Yalnız, bu tür olayların köpürtülerek toplum indinde taze tutulmasının da bence maksatları olsa gerek. Tesettür sorununun ben ülkemizde olduğuna inanmıyorum. Zaten, yıllar önce bu husus, “kamu hizmeti veren” ve “kamu hizmeti alan” ayrıştırmasına gidilerek “çözümlendi”.
Tesettür üzerinden yola çıkarak, ne bileyim bunun bir “siyasal sembol” olduğunu ileri sürerek, ne elde edeceğiz? Türkiye, bu sorunsalı artık aştı diye düşünürken, birden bire yine bu suni vakanın köpürtülmesi, gündemde yer etmesi, insana başka şeyleri düşündürttürüyor.
Geçmişte yaşanan tesettürle ilgi şeyleri tekrar toplumun belleğine getirmek, bundan “mağduriyet” yaratmak, günümüz siyaseti içinde hiçte ahlâki durmuyor. Ülkemizde kadınlarımızın sorunu daha büyük. Her şeyden önce, kadınlarımız, toplumun içinde uluorta erkekler tarafından katledilmekte. Bundan daha büyük sorun mu olur? Her nedense, bu cinsiyetçi yaklaşımlar, kadının namusu üzerinden, giyim kuşamı üzerinden sürdürülmekte. Kadınlarımızın problemleri daha büyük. Artık şu şekilcilik takıntısından bir kurtulsak da, kadınların asli sorunlarına eğilsek. Kadınların can güvenliği yok. Kadınlarımız, ataerkil zihniyetin baskın tercihlerinden ötürü yeterince istihdam da edilmiyorlar.