#ÇokYalnızımLan (ÇYL) serisi ile, adı üstünde saçmalayacağız… okuyuverin gari ツ
Nerden geldiyse aklıma; sanırım 2017 yılı idi, Fransa Lyon kentindeki, Türkçenin de aralarında bulunduğu 10 dilde yayın yapan Euronews kanalı, farklı ülke gazetecilerinden, kendi dillerindeki en uzun kelimeyi bulup, kamera karşısında telaffuz etmelerini istemişti. Bu konuda birbiriyle yarışanlar arasında ‘muvaffak’ olan ise; 75 harfli Türkçe ile Türkiye olduydu. ツ
Kelime ve anlam zengini, ne güzel di mi Türkçemiz? Ama daha pek çok konuda da muvaffak olsak keşke. ‘Keşke‘ deyince de efkarlanıyor insan. Bazen öyle bir birikiyor ki; ‘Keşke‘ durağında inmek istiyor insan bir an evvel. Yapıyoruz, pişman oluyoruz, “bir daha asla” diyoruz, sonra unutuyoruz tüm yaptıklarımızı, aslalarımızı, keşkelerimizi ve yeniden yapıyoruz ‘hayır‘ dediklerimizi.
Unutuyoruz… Unutmamalıyız… Unutmayaydık iyiydi… Unutmazsın di mi? Unutma e mi?
Unutma… Unutulanlar unutanları unutkanlıkla suçlarlar ama onlar da bi’gün unutanları onları unuttukları gibi unutkanlıkla unuturlar ki, onlar en büyük unutkanlardır. O yüzden unutma ki, unutmak unutulanları geri getirmez. Ancak, unutkanlıkla unutamadıkların, umutla bağlandıkların kadar acımasız değildir.
Ana fikir: Acıma, acınacak hale düşersin.
Düşme… E, tabii belli bir yaştan sonra da düştün mü de, kemikler zor kaynar maazallah. Doktor doktor gezersin sonra. Gerçi doktor, iyi olacak hastanın ayağına gelirmiş. Gelmediyse de vardır bir bildiği. Koskoca doktor sonuçta, kaç yıl okumuş etmiş. Gerçi güneş giren eve doktor girmez, o yüzden de gelmemiş olabilir. Ama perdeleri kaparsan, güneş giremez ve doktor da böylece gelebilir. Çok zekiyim di mi?
Fakat sonra perdeleri açmak ve pencereleri kapamak lazım ki; cereyanda kalmayasın. Bir de tencerenin altını kapamak lazım ki; süt taşmasın. Süt (doğalı olacak ama) faydalıdır, içmek lazım. Gerçi, bir Amerikalı doktor hiç de böyle düşünmüyor ama ben sütü mayalar da yoğurt yaparsan daha bir faydalı olur diye düşünüyorum. Ha, kefiri de unutmayasın…
Bir de, sütü ocakta unutmayasın? Gerçi taşan süt olsun varsın, sabırlar taşmasın yeter ki, di mi? Ama insan unutuyor yine de işte. Gerçi unutmak da doğal çünkü, bünyeler unutmaya müsait. Zaten unutmak değil midir ki sütü taşıran?! Sütü ocağa koyup gitmek kolay, zor olan; unutanları unutuldukları yerde bırakmaktır. Çünkü unutulanlar, unutanları asla unutamayanlardır.
Unuttuklarımızı tekrar hissetmek, hislerimizi yaşatmak, yaşadıklarımızı unutmamak…
İşte bütün mesele bu!
Ama ben;
Unutmak istediğim şeyin en başında, hatırlamak istediğim şeyin tam ortasındayım. Neyi unutacağımı hep hatırlamaktayım.
“Çok çay içme, demirin neyin eksilir, unutkan olursun” diyorlar. Hastayım sanıyorlar ama ben yastayım bilmiyorlar. Bergamotlumu bırakamam, kimse kusura bakmasın. Hem çayı bırakmak çok zararlı. Tabii… ツ
Çay içmeyi bırakırsan neler olur, biliyor musun?
- Konsantre olmakta zorluk çekebilirsin. (Zati konsantre şeyler içmemelisin.)
- Antioksidanlardan mahrum kalırsın. (Maazallah ama ya oksimoronlardan mahrum kalaydın? Yaa…)
- Uyku düzenin değişir. (Aman Tanrımmm, insomniaaa…)
- Kendini daha az enerjik hissedebilirsin. (İnsta’ya, feys’e gücün kalmazsa, n’aparsın? )
- Kafein eksikliğinden az da olsa psikolojik sıkıntılar yaşayabilirsin. (Gözünün önünde bergamotlar, teninler uçuşabilir.)
- Kendini daha endişeli hissedebilirsin. (Ya çayı, kahveyle aldatırsan diye endişelenebilirsin.)
- Sindirim sistemin zorluk çeker. (E, alışmadık bedende kahve durmaz!)
- Kilo vermeye başlarsın belki de ha? (Şekerli içiyorsan, yanında da bir şeyler de atıştırıyorsan, bunu yapamamış olacağın için kilo vermeye göz kırpabilirsin. Ama bu istediğin bir şeyse, ne ala. Yalnız, sadece şekeri, hamur işini bırakman yeterli biliyorsun değil mi? Çaydan vazgeçmene gerek yok ki akıllım.)
Hayır yani, istemiyorum ki. İstesem bırakırım ki.
Gerçi; “İstesem bırakabilirim ki…” dediğin her şeye bağımlısındır ya da
Bağımlı olduğun hiç bir şeye aslında sahip değilsindir.
Veya
Sahip olduğunu sandığın hiçbir şeyin aslında sahibi değilsindir.
Yahut
Bırakamadıkların aslında sahiplendiklerindir.
Belki de
Bağımlılık, sahiplenmektir.
Oysa
Hayatta hiçbir şeye gerçekten sahip değiliz ki?!
Yani
Sahibi olmadığımız hayatları yaşamamalıyız.
O yüzden
Bağımsızlığını ilan ettiğin gün, gerçek hayatına sahip olacaksın.
Velhasıl
Allah hepimizin müstahakkını versin! ツ
Alışkanlıklarımızdan uzak duramıyoruz ama yakın da olmak istemiyoruz. Oysa; pazartesi ile cuma kadar uzak ve aynı zamanda cuma ile pazartesi kadar yakın olabilmek değil midir asıl mesele?
N´apayım, bu konuda muvaffak olamıyorum. Yani bana da;
“Muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişsinizcesinesiniz” diyebilirsiniz.
Beyin bu anacım, türlü türlü huyları, türlü türlü oyunları var. Kanmamak da lazım tabii her zaman. Amma ve lakin pek de zeki. Yap dediğini yapar, başarır aslında. Yeter ki iste. Zihnini bulanıklaştırma, kafanı yorma yani. Bak;
8U M354J, 21HN1M121N N3 K4D4R H4R1KUL4D3 V3 3TK1L3Y1C1 53YL3R Y4PT1Ğ1N1N K4N1T1D1R.
845L4NG1ÇT4 0KUM4K 20RDUR.F4K4T 51MD1 8U 54T1R1 Z1HN1N12 K4F4 Y0RM4D4N 0T0M4T1K 0L4R4K 0KUY481L1Y0R D3Ğ1L M1?
GURUR DUY4B1L1R51N! S1RT1N1N S1V42L4NM451N1 H4K3D1Y0R5UN.
Ne hoş değil mi? “Bu ne ya?” demeden okuyuverdin bir çırpıda. Aferin. İşte sen busun. İstediğin her şeyi yapabilirsin, her işte muvaffak olabilirsin.
Ama bana ne yapmam gerektiğini söyleme. Balık tutmayı da öğretme, pazardan alıyorum ben!..
N´apayım;
Miskinim hovardayım, oblomov ayardayım… Kıpırdatmam kılımı, canım sıkkın dardayım…
Çok Yalnızım Lan
İklim´in Dora´n