Ekonominin ne kadar derin bir yara olduğunu şu son günlerde şahit olduğumuz “intihar” haberleriyle bir kez daha anlamış olduk.
Yüzlerce kez yazdım/yazıldı. Ama, yazmaktan vazgeçmeyeceğim.
Ülkemizin sorunu, işsizlik…
Çok fazla can acıtıyor… İşsizlik demek, sadece ekonomik bir birimin iktisadî faaliyetten mahrum kalması değildir.
İşsizliğin en can acıtan tarafı insanî boyutudur.
Basında da yazıldı çizildi… Son rakamlara göre kamu kaynaklarından yardım alanların sayısı, 16 milyon 831 bin 210 kişiye yükselmiş.
Yine…
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Gamze Akkuş İlgezdi’nin hazırladığı rapora göre, 2018 yılı içinde dakikada 7 kişi işsiz kalmış.
İŞSİZLİĞİN, nasıl da yakıcı ve yok edici bir sorun olduğunu rakamlar da ifade etmekte.
İnsanlarımızın kayıtsızlığı olsun, vurdumduymazlığı olsun, adamsendeciliği olsun had safhada.
Türkiye, gerçekten de çok farklı yaşantıların sergilendiği bir hayat mozaine döndü. İnsanlar, âdeta robot gibi yaşamaktalar. Programlanmış makineler gibi işlemekte, işlevlerini yerine getirdikten sonra bir kenara çekilmekteler.
İşsizlik ve yoksulluk, 21.yüzyıl Türkiye’sinin çözümlemeye çabaladığı sorun olarak önümüzde durmakta.
Aslında… Soru şu: Çözümlenmesi yönünde bir irade var mı? Bence, işsizlik de aynı din gibi siyaset etme aracı olarak kullanılmakta.
Gerçekler çok acıtıyor…