Venedik Seyahat Rehberi
Kanallar şehri, dar sokakları ve gondolları ile ünlü masalsı şehir ”Venedik”i yazacağım, bu yazı dizisinde. Her gittiğinizde tekrar tekrar aşık olacağınız bir şehir Venedik, sizi kendisine çekiyor ve tekrar tekrar gelmek istiyorsunuz bu şehre. Venedik’i gezmek için 2 gün yeter de artar bile. 🙂 Venedik’te tam tamına 170 adet kanal yer alıyor. Ulaşım ise dentur motorlarını andıran vapurettolar ve tren ile sağlanıyor. Venedik’te İtalyanlardan çok turist var halk Venedik’e yakın adalarda yaşıyor çünkü; Venedik oldukça küçük ve sularla kaplı. Bunu da bir hayli pahalı olan otel fiyatlarından anlıyorsunuz. Her şubat ayında düzenlenen Venedik festivalinden dolayı fazla olan fiyatlar daha da artış gösteriyor.
Marco Polo havaalanına uçağınız indi, Venedik’e nasıl ulaşacağınızı kara kara düşünüyorsunuz. İmdadınıza bu link http://www.veniceairport.it/en/transport/train.html yetişiyor. 🙂 En kolayı Santa Lucia istasyonuna giden otobüse binmek çünkü; ancak Santa Lucia istasyonu çevresinde en uygun fiyatlı oteli bulabilirsiniz. İstasyondan San Marco meydanına doğru gittikçe otel fiyatları artmakta bu yüzden çare Santa Lucia istasyon çevresindeki otellerde >_< . Böylece hem cebiniz yanmayacak hem de her yere 10 dakikada yürüyerek ulaşabileceksiniz.
San Marco Meydanı
Burası Venedik’in en büyük ve en güzel meydanı. Meydanda San Marco Basilikası ve çan kulesi yer almakta. Hepsini tek tek anlatacağım size. Meydanın hikayesine gelince; meydan aslında manastır bahçesi olarak kullanılmak amacı ile tasarlanmış ancak sonra sonra burası festivallerin yapıldığı bir alan olmuş. Meydanın güvercinleri de bir hayli meşhur. Türkiye’deki güvercinler gibi sizden kaçmıyorlar; sizinle beraber yürüyorlar.
San Marco Bazilikası
Venedik’te en çok ziyaret edilen bazilikalardan biri. 11.yüzyılda tasarlanmış olan bazilikanın altın süslemeleri de oldukça mehşur. Bu yüzden kiliseye ”altın bazilika” diyenler de var. Bazilikanın giriş kapısının sağında Osmanlı figürlerini göreceksiniz. Bu figürlerin hikayesi ise şöyle: Bir rivayete göre o dönem Aziz Marcus’un naaşı Müslümanlardan saklanması için domuz etlerinin arasına konulur ve böylece Venedik’e gizlice ulaştırılır. Sonrasında ise St. Thedora Kilisesi’nde bir süre muhafaza edilir. Dük San Marco’ya yakışır, güzel bir kilise yapılması emrini verir. Bazilikanın 883 yılında dekorasyonu ile birlikte yapımı tamamlanır ama maalesef zaman içinde meydana gelen sellerden çok zarar görür. Sürekli onarımı yapılsa bile eski görüntüsünü yavaş yavaş kaybeder, bu yüzden dük kiliseyi tamamen yıktırma talimatı verir. Yetenekli birkaç öğrenciye yeni kilisenin proje planı verilir ve ortaya bugünkü bazilika çıkar.
San Marco Çan Kulesi
Bu kareyi sizin için yakaladım 🙂
Venedik’teki en yüksek yapı olur kendisi. Yüksekliği 97 metredir. 9. yüzyılda inşa edilen kule 1902 ‘de nedeni bilinmeyen bir sebeple çökmüş. Bunun üzerine 1912 yılında çöken kulenin yerine aynı ebatlarda tekrardan bir kule yapılmış. Yapılış amacı aslında deniz ve atış kulesi olarak kullanılmasıymış ama sonraları turistik amaçlı kullanılmaya başlanmış.
Ahlar Köprüsü
Venedik’te yer alan en ünlü köprülerden biri olan Ahlar Köprüsü, diğerlerinden mimari olarak farklı. Küçük küçük pencerelerin olduğu farklı bir mimarisi var. Köprüden bakılınca Venedik manzarası görünmüyor bunun sebebi ise; pencerelerin ızgara çubuklarla kapalı oluşu. Köprünün hikayesi ise bir hayli trajik. Hapis cezasına mahkum suçlular, hapishanelere götürülürken bu köprüden geçirilirmiş. Hapishane bakımsız ve aşırı neme sahip olduğu için mahkumlar kısa süre içerisinde hastalanır ve ölürmüş. Mahkumlar bu gerçeği bilerek giderlermiş ve son defa Venedik manzarasına bu köprü üzerinden bakıp derin bir ”ah” çekerlermiş. Bu durum Lord Byron’a ilham olmuş ve köprüye ”Ahlar Köprüsü” adını vermiş. Köprü ismini 19. yüzyılda almış. Köprünün bir başka özelliği ise; köprünün tam altında güneş batarken öpüşen çiftlerin aşklarının ölümsüz olacağına inanılması.
Rialto Köprüsü
Rialto Köprüsü’nün yapılışı, bir yarışmaya dayanıyor. 16. yüzyılın sonlarında Venedik’te bir yarışma düzenlenir. Yarışma, eski köprünün yerine daha güzel bir köprü yapılması için yapılır. Birçok ünlü mimarın katıldığı yarışmayı Auntonia da Ponte adında bir mimar kazanır ve köprü, 1591 yılında açılır. Oldukça uzun bir süre (grande canal) büyük kanal üzerindeki yaya trafiğini sağlayan tek köprü olur. Köprü, ayrıca en çok fotoğraf çekilen ve en çok ilgi gören yerdir. Şehrin tam göbeğinde yer alan Rialto Köprüsü San Polo ve San Marco’yu birbirine bağlar. Ayrıca köprü üzerinde bir çok hediyelik eşya dükkanı da görebilirsiniz. Bu dükkanlardan maskeli magnet alabilirsiniz sadece 1 euro. 🙂 Köprünün altından geçen gondolları seyretmek ise ayrı bir keyif. Gerçekten ben yaptım size de şiddetle öneririm. Rialto Köprüsü’nü dikkatli bir şekilde incelediğinizde köprünün alt kısmının yukarı doğru yükseldiğini fark edeceksiniz. Bunun sebebi ise; ticaret amaçlı gelen büyük büyük gemilerin buradan rahatlıkla geçebilmesine imkan sağlamak .
Gondol Sefası
Buralara kadar gelmişken gondol sefası yapmamak olmaz. Yalnız şunu da bilmelisiniz ki gondol turu ucuz bir şey değil. Turlar genellikle 6 kişi kapasiteli gondollar ile yapılıyor. Yani 2 kişi de binseniz 6 kişi de binseniz fiyat değişmiyor. 40 dakikalık bir gondol turunun maliyeti 80 euro. Benim tavsiyem; gondola 6 kişi binmeniz, böylece kişi başı maliyet azalacak ve 80/6=13.33 eurocuk ödeyeceksiniz. Binmeden önce Türk stratejisi olarak pazarlık yapmayı da deneyin, şansınızı zorlayın. 🙂 O gondol sefası, pazarlık yaptığınıza değecek. Kanalların arasında gezinirken bunu çok iyi anlayacaksınız. Ayrıca gondol keyfinden önce Pako’s Pizza adlı pizzacıdan 3 euroya margarita pizzanızı alıp paket yaptırıp pizzanızı gondolda mideye indirin derim. Böylece daha da keyifli olacak gondol turunuz. 🙂
Bir yazı dizisinin daha sonuna geldik arkadaşlar ama son bir şey daha var 🙂 Venedik’i bizim gözümüzden okudunuz ama Gezen Kafa‘nın Venedik Seyahat Notları ve Tek Şehir, İki Gezgin, İki Görüş – Venedik adlı yazılarını da okurken çok keyif alacaksınız. Bi göz atın derim 😉