Türkiye’de kadın olmak zor iş deyip bırakasım geldi yazmayı ama maalesef her zorluk anlatılmalı diye düşünmekten de kendimi alıkoyamıyorum.
34 yaşında bir başına çocuk büyütmeye çalışırken, hayat denen zamanı bir de standartları korumak adı altında para kazanma kaygısıyla geçiren bir kadınım. Çok dramatik hikayelerim yok aslında. Çoğu insana bu dert mi dedirtecek bir hayatım var belki de. Bana ağır gelen tüm yaşantı denen zaman kavramı geçiştirme eylemi içerisinde çoklu bir hayat seçimi yapıp bir başına kalakalmak.
10 yaşında babamı kaybettiğimden bu yana hayata karşı savunmasız olduğumu düşünerek bakışlarımdan başlamak üzere sert bir hayat sürmeye başladım. Daha 10 yaşında kendimi kimden ve neden savunmam gerektiğini bile bilmeden savunmaya geçmek şimdilerde daha büyük anlamlar kazanıyor aslında. Zor bir zaman geçirme eylemi olacağını o zamandan anlamıştım. Ya da anlamışım diyelim. Sanırım yeni neslin ‘erken olgunlaşmak’ dediği bu olsa gerek. Bir abim ve bir ikiz erkek kardeşim olmasına rağmen babamla kurduğum bağ ne kadar güçlüymüş ki yalnız kalmak ne demek yaşadığımda anladım. Zamanla yokluk denen mevhum öyle bir hal aldı ki, gördüğüm en ufacık sevgi ve şefkat kırıntısını babamdan göremediğim kırıntılar sandım.
Bu yüzden hep derim ki, babalar kız çocuklarını çok sevmeli. Ekmek getirmese de sevgi vermeli. Vermeli ki; karşısına çıkan en ufacık sevgi ve şefkat kırıntılarını gerçek sanmasın. Bizim neslimiz yani 90’lar çocukları evde aile birliği içinde büyümüş çocuklardır. Her aile farklı kültürde olsa da içinde mutlaka beraber yenen akşam yemekleri, pazar kahvaltıları ve hatta röpteşambır giyen babaların gezindiği evler demektir bizim nesil. İşte belki de sadece bu yüzden kızım evinde olan bir baba ile büyüsün çok istedim. Belki de kızımın babasını kendi babama benzetmeye çalışmam bile bu yüzdendi. Başarsaydım eğer, eminim ki babasına tek kelime ettirmeyen bir kız çocuğum olurdu. Türkiye’de kadın olmak, mutlu bir kız çocuğu olmakla başlasaydı eğer, her şey çok daha güzel olabilirdi.
Tecavüz haberleri yerine nele gelebilirdi hayal etmesi bile çok güzel aslında.
Bir kız çocuğu annesi, babasını çok özlemiş bir kız evladı olarak babalara küçük bir mesajım var.
Sevin! Kızlarınızı çok sevin. Bunu göstermekten çekinmeyin. Onların saçını siz tarayın. Dokunun çocuklarınıza. Dokunun ve sevin ki; gördükleri her sevgiyi gerçek sanmasınlar. Dokunun ki her dokunmayı sizin şefkatiniz sanmasınlar.