“Gitme!” der Kral, Küçük Prens’e. Kim bilir ne kadar zaman sonra bulduğu tek tebaasını hemencecik kaybetmek istememektedir. Hatta ikna etmek için onu Bakan yapmayı teklif eder!
“Ne Bakanı?” diye sorar Küçük Prens.
“Adalet Bakanı,” diye cevaplar Kral.
Bu teklif pek cazip gelmez tek tebaaya, zira etrafta yargılanacak kimse yoktur, ama Kralın da yılmaya niyeti yoktur:
“O halde sen de kendi kendini yargıla.” diye önerir bu kez. “Bu daha zordur. Kendi kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan çok daha zordur. Kendini doğru düzgün yargılamayı başarırsan, gerçekten bilge birisin demektir.”
Kral, başkalarını yargılamanın kolay ve zahmetsiz olduğunu bilmektedir kuşkusuz. Mesleki tecrübesidir muhtemelen ona bu bilgiyi kazandıran. Diğer taraftan, kişinin kendi yanlışlarını kabullenmesinin zor ve zahmetli olduğunun da farkındadır. Bu farkındalık ise kişisel tecrübesinin vergisi olsa gerektir ona.
“Ben, kendimi nerede olursa olsun yargılayabilirim.” der buna mukabil Küçük Prens. Her nereye giderse gitsin yanında daima, salt ve zorunlu biçimde sadece vicdanını götürdüğünün bilinciyle. Belli ki zaten bilge bir tarafı vardır.
Aslına bakarsanız Saint-Exupéry’nin satır aralarından okuruna göz kırpan ve dünyanın tamamının yadsıdığı bu yalın gerçeği bu kadar rahat ancak başka gezegenden gelen birileri dile getirebilir. Yine de onca yakınken yıldızlarda aramanın hiç gereği yok bence vicdanı.