Friendzone pek çoklarının kabusu. Kimilerinin silahı. Herkes hayatında en az bir defa hoşlandığı veya aşık olduğu kişi tarafından reddedilmiştir. Ama reddetmek, inanın bana, fazlasıyla onurlu bir davranıştır. Birini friendzone’lamak ise… Neyse şimdi moralimizi bozmayalım.
Kelime anlamına bakacak olursak, arkadaş ve alan kelimelerinin birleşmiş halidir. Bu birleşim arkadaş olarak gördüğünüz insanların içinde yer aldığı alan anlamına gelir. Giriş çıkış yoktur. Birini friendzone’lamak, onu arkadaş olarak gördüğünüzü beyan etmektir. Onu söz konusu arkadaş alanına yerleştirirsiniz ve oradan çıkış yoktur. Daha önemlisi aşk hayatınıza giriş yoktur. Ama bilmelisiniz ki friendzone’a maruz kalmak sizin hatanız değildir. Sorun sizde değildir, onlardandır.
“Seni Sadece Arkadaşım Olarak Görüyorum”
Dünya üzerindeki insanların %90’ı arkadaş çevrelerindeki insanlardan birine aşık oluyor. Çoğumuzun ilk aşkı mahallede oynadığı arkadaşlarından biri veya sınıf arkadaşıdır. Çünkü bu insanlarla oldukça uzun zamanlar geçirirsiniz ve geçirdiğiniz zamanların çoğu sizin için eğlenceli anlardan oluşur. Zihnimiz bu eğlenceli anların içinde kalmak istediği için bu anları paylaştığımız insanlarla da daha çok vakit geçirmek isteriz. Yani aşk çoğunlukla yanında hissetmek istediğimiz gibi hissettiğimiz insanlara karşı duyduğumuz arzudur. Örneğin acı çekmeyi seven ve bir şekilde ruhunu bununla besleyen insanlar asla birlikte olamayacaklarını bildikleri insanlara aşık olmakta çok kararlıdır.
Bir teoriye göre, insanlar aşık oldukları insanla birlikte olmaktan mutlu oluyorlar ama onlar tarafından reddedilmenin verdiği hissi de seviyor olabilirler. Hatta özellikle onları arkadaşı olarak göreceklerine emin oldukları insanları da aşık olmak için seçebiliyorlar. Hoşlandığı kişi tarafından reddedilecek olan insanlar, ne kadar inkar edersek edelim, bir noktada reddedileceğinin çoğunlukla farkında oluyor. Sinyalleri çoğunlukla yanlış okuyor ve bunun sonucunda karşısındaki insana onun kendisine beslediğinden farklı duygular besliyor.
Friendzone Bir Kendini Koruma Mekanizması Olabilir mi?
Kesinlikle, evet. Friendzone’a maruz kalan biri elbette bunu “Karşımdaki insan aslında benimle ilgileniyor ama kendini korumaya çalışıyor” diye yorumlamamalı. Ortaya attığım bu teori daima geçerli değil. Birine doğrudan açıldıysanız ve o da size sizinle ilgilenmediğini söylüyorsa belki de cevap yalnızca budur. Altında bir şey aramaya gerek yoktur. Biri sizi her ne sebepten geri çevirirse çevirsin bunun HAYIR demek olduğunu bilmeli ve size çekilen sınırı geçmemelisiniz. Aksi halde bu tacizdir. Siz her ne isim verirseniz verin bunu değiştiremezsiniz.
Friendzone’u doğuran koruma mekanizmasını ben şu şekilde açıklıyorum: Hayatınızda çok değer verdiğiniz biri var. Hayatınıza girdiği andan itibaren ipleri eline alıyor ve kendinizi onun yanında hiç olmadığınız kadar mutlu hissediyorsunuz. Yanına gitmek için heyecanlısınız, ayrılma zamanı geldiğinde ise bağıra bağıra ağlamak istiyorsunuz. AMA SADECE ARKADAŞSINIZ. Karşınızdaki insanın sizinle romantik anlamda ilgilenip ilgilenmediğini anlayamıyorsunuz. Ya size karşı bir şey hissetmiyorsa ve sizin ona olan hisleriniz yüzünden dostluğunuz biterse? Hiçbir koşulda ona olan hislerinizi belli edemezsiniz. Sinyalleri yanlış yorumlayamazsınız! İşte bu da, karşınızdaki insanın da size romantik hisler beslemesi durumunda tam bir kıyamet senaryosu yaratır. Birbirinizden emin olamadığınız için bir ilişkiyi harcarsınız.
Friendzone’dan Kaçmak
Bunun gerçekten bir yolu var mı? Bilmiyorum. Ama tüm ilişkilerinizde net bir şekilde mutlu sona ulaşmanın tek bir yolu var: Açık sözlü ve dürüst olmak. Korkmadan, çekinmeden ve gururunuza yenik düşmeden aklınızdan ve kalbinizden geçeni karşınızdaki insana söylemek… Sormadan gerçeği bildiğimizi, karşımızdaki insanı tanıdığımızı var saymamak… Hepimizin bu yola ayak uyduramadığı için yaşadığı pişmanlıkları ve özlemle andığı insanlar vardır hayatında. Belki de bu son olur. Ne dersiniz?