Üzerinde çalışmaya başlamadan önce yaratıcılık kavramının ne anlama geldiğini biraz açalım. Yaratıcı, yaratma yetisine sahip olan kimsedir. Yaratıcılık ise yaratma eylemine dair gücü ve yeteneği elinde bulunduran insanın bu söz konusu marifetine verilen isimdir.
Burada üzerinde duracağımız yaratıcılık kavramını ilahi bir yaratıcılık olarak görmek anlamsızdır. Dünyevi yaratıcılık, bu ilahi boyutun başarılı bir kopyasıdır. Yine bir yoktan var etme eylemidir. Yaratıcılık, en basit ifade ile, bir yeteneğin herhangi bir alana kanalize edilmesi ve ardından bu alanda size özgü yani daha önce yapılmamış bir ürün elde edilmesi eylemidir. Yoktan var etmenin, bu dünyevi düzeyde yaratıcılık için çalıştığı nokta özgünlüktür. Yapılabilecek olması önem taşımaz. Yapılmamış olması ve sizin tarafınızdan yapılmış olması yeterlidir.
Yaratıcılık Kavramının Hayatımızdaki Yeri
Yaratıcılık denildiğinde akla gelen ilk şey herhangi bir sanat dalında üretim yapıyor olmaktır. Oysa hayatımızda yaratıcılığın bir yeri olması için mutlaka bir sanatla ilgilenmek veya bir sanat dalında üretim yapmak mecburiyetinde değiliz. Evinizi süslerken kullandığınız objeler, bir eşyayı amacının dışında kullanmak, eskiyen pantolondan şort yapmak da yaratıcılığa dahildir. Üretilmemiş herhangi bir şeyi sıfırdan üretmek yaratıcılığın tek ve en önemli koşuludur demiştik. Bunu kurala uyarak gerçekleştirdiğiniz her üretim tartışmasız yaratıcı bir üretimdir. Yaratıcı çözümler üretmek kavramı ile sık sık karşılaşırsınız. Bu herhangi bir durumda akla zor gelecek ama işi büyük ölçüde kolaylaştıracak fikri bulmak anlamına gelir. Yani yaratıcı üretim içinde muhakkak sanatı barındırmak zorunda değilidir.
Ama elbette sanatla uğraşıyorsanız yaratıcılık günlük yaşamınızın belki de en önemli dinamiğidir. Çünkü üretim yaparak karnınızı doyurmanızı ve duygusal tatmine ulaşmanızı sağlayan şey yaratıcılıktır. Ona sahip değilseniz replikalar ortaya koymaktan öteye gidemezsiniz. Bu da sanatın belki de en yorucu ve zorlayıcı tarafıdır. İsterseniz dans hareketleri tasarlayan bir koreograf olun, isterseniz yağlı boya tablolar yapın veya işiniz gücünüz notalarla uğraşmak olsun… Eğer yaratıcılığa sahip değilseniz sanatçı olduğunuz söylenemez. Hatta o kadar sanatçı değilsinizdir ki “Topu topu yedi nota var, kaç ayrı beste yapılabilir ki?” gibi açıklamalar yapma ihtiyacı bile hissedersiniz.
Yaratıcılığı Nasıl Besleriz?
Belki de üzerine uzun uzun konuşulması gereken en önemli konu budur. Yaratıcılığı beslemek için genel geçer bir formül olduğunu hiç sanmıyorum. En azından ben kendi hayat tecrübeme baktığımda bu kişisel formüllerin herkeste aynı kuvvetle çalışmadığını çok net bir şekilde gözlemledim. Bu yüzden yaratıcılığınızı beslemek için bir yönetem arıyorsanız ne yazık ki sokağa çıkıp onu kendiniz bulmalısınız. Sokağa çıkmak elbette bu ifadede bir metafor. Fiziksel olarak harekete geçmek zorunda değilsiniz. Sokağa çıkmak demek, güvenli alanınızdan uzaklaşıp keşfetmeye başlamak demek. Bunun için internette gezinebilir veya ilhamınızı gerçekten de parklarda veya bahçelerde aramaya başlayabilirsiniz.
Aslında size ipucu olacak kelimeyi bir önceki cümlede söyledim: İlham. Yaratıcılığı besleyen en önemli şey! İlhamınız olmadan herhangi bir alanda üretim yapmanız ne yazık ki mümkün değil. İsterseniz yapay zeka ile hayat bulan bir robot tasarlıyor olun, isterseniz elinizde kalem kağıt yaşadığınız şehrin silüetini çiziyor olun. İlham sizi ziyaret etmediği sürece yaratıcı bir üretimden söz edilemez. Peki ilhamınızı nasıl çağıracaksınız? Ona ister bir peri diyin, ister ilahi bir ışık… Ne dediğiniz hiç önemli değil. Yaratıcılığı beslemek için bir hissin peşinden gitmeniz gerekir. Mekanik bir üretim için bu his merak veya heves ile doğan bir üretme arzusu olabilir. Bir sanatçının üretimi için ise bu his, büyülenmişlik halidir. Ve zehirlenmiş birinin kusma arzusu ile aynı kuvvetle üretme arzusunu içinde barındırır. Bu zamana kadar ilham ile hiç tanışmadıysanız onu çağırmanın bazı yolları vardır: Ritüeller yaratmak. Filmlere, kitaplara, şarkılara ve insanlara tutunmak. İlham sanıldığının aksine inzivaya çekilince değil, tam aksine insanlarla ve şeylerle temas kurdukça size gelir.
Hepimiz yaratıcının çocuklarıyız. Yaratmak kanımızda var. İlhamınız bol olsun!