Türkiye’de Güçlüyü Beslemeden Zengin Olmak Mümkün mü?

Türkiye'de Güçlüyü Beslemeden Zengin Olmak Mümkün mü?

Düşünün ki çamurdan bir heykel yapacaksınız. Herhangi bir şekilde çamurla temas etmeden eserinizi ortaya koymanız mümkün mü? Hammadde ile temas etmeden ortaya yeni bir ürün çıkarmak nasıl mümkün değilse bir işi veya sektörü tekelinde tutan insanlarla muhatap olmadan o sektörün içinde var olmak da ne yazık ki mümkün değil. Siz var olmak istediğiniz bir sektöre adım atarken o sektörü sahibi olan insanların evine girmeye çalışıyorsunuz. Ne yazık ki dünya düzeninde tanımlama tam olarak böyle. İnsanlarım evine girdiğiniz zaman eğer orada yaşamak ve var olmak istiyorsanız, kapı dışarı edilmek işinize gelmiyorsa ev sahibinin kurallarına uymak mecburiyetindesiniz. Eğer ev sahibinin kurallarına uyarsanız oda sizde yaşamanız için gerekli alanı sağlayabilir.

Türkiye'de Güçlüyü Beslemeden Zengin Olmak Mümkün mü?

Dönen Paradan Pay Almak

Dünyanın herhangi bir ülkesinde, ne iş yaparsanız yapın kazandığınız para, akışın içinde belirli sektörlerde dönen paradır. Eğer sıfırdan bir şey icat etmediyseniz veya kimsenin daha önce yapmadığı bir işi yapmıyorsanız sektöre girdiğiniz andan itibaren başkalarının payına düşecek paradan kendinize pay çıkarıyorsunuz demektir. Bu şekilde izah ettiğimiz zaman, niçin varlıklı bir insan haline gelmek için sizden daha varlıklı olan insanlara daha çok para kazandırmak zorunda olduğunuzu az çok anlamışsınızdır. Çünkü eğer menfaatlerine ters düşerseniz yani onları olduğundan daha zengin yapmazsanız onlarca alternatifiniz varken sizinle çalışmayı neden tercih etsinler? Zaten kazandığınız para çoğunlukla bu insanların ceplerinden çıkan veya nihayetinde gün sonunda bu insanların ceplerine gidecek olan para. Siz bu ceplerin ne kadar şişirirseniz sizin de bu akışdan alacağınız pay o kadar fazla olacaktır.

Zengin insanları daha da zengin etmeden para kazanamamak yalnızca bizim ülkemiz için değil tüm dünya için ciddi bir sorundur. Çünkü ne yazık ki zengin insanlar bir insanın ekonomik olarak yükselmesi için ihtiyacı olan her şeye sahiptir. Paraya, çevreye, bilgiye, stratejik anlamda yönlendirecek akıla… Bunlar olmadan ne kadar çırpınırsanız çırpınan bir sektöre tutunabilmeniz ne yazık ki mümkün değildir.  Bir iş kurabilir ve pazara girmeye çalışabilirsiniz. Ama pazar bir girdap gibidir. Eğer akışı kontrol edenler ile ortak menfaatleriniz yoksa sizi yutar ve bir daha aynı pazarda ayağa kalkmanız ne yazık ki pek de mümkün olmaz.

Türkiye'de Güçlüyü Beslemeden Zengin Olmak Mümkün mü?

Yönetimde Rastladığımız Örnekler

Zengin olanı zengin etmeden zengin olamamak. Tekerleme gibi değil mi? Üstelik bu tekerleme yalnız değil. Pek çok sektör ve pek çok durum için bunu onlarca farklı şekilde uyarlayabiliriz. Devlet yönetimleri de bu söylediğimiz döngüyü örneklendirmek için harika birer fırsattır. Burada söz konusu formül ise şudur: Güçlü olanı daha da güçlü etmeden güçlü olmak mümkün değildir. Hepimiz biliyoruz ki devlet otoritesindeki güç de elbette çoğunlukla para kaynaklıdır.  

Devletin herhangi bir kademesinde kariyer yapmak isteyen bir yöneticinin eğer gerçekten namuslu ve idealist bir birey değilse en büyük hedefi elbette cebini doldurmaktır. Peki cebini doldurmak için ne yapar? Hali hazırda paraya sahip olan insanların daha çok para kazanmasını veya hali hazırda emri altında olduğu insanların sözünün daha çok dinlenmesini sağlar. Bu bir kısır döngüdür. Bir kuzu, kurtlar sofrasından payını almaya çalışabilir mi? Bir kuzu o sofrada ancak ve ancak kurtların karnını doyurmak için var olabilir. Eğer gerçekten karnını doyurmak istiyorsa ya kurda dönüşecek ya da kurt postu giyecektir. Özetle güce veya paraya sahip olmak için ona zaten sahip olanların daha çok beslenmesi gerekir.

Bir Alternatif Mümkün Değil Mi?

Her zaman olduğu gibi bu durumda da elbette bir alternatif mümkün. Eğer sektörden payınızı almak istiyorsanız ama sektörün başındakiler size müsaade etmiyorsa, onlara el pençe divan olmak dışında yapılacak tek bir şey var: Gücünüz yettiğince onlarla savaşmak. Elinizde hiçbir şey, arkanızda hiç kimse yokken vereceğiniz bir savaştan bahsetmiyorum elbette. Karşınızdaki insanı yenebilecek kuvvetteyseniz vereceğiniz bir savaştan bahsediyorum. Piyasadakilerle savaşır ve onların ayağını kaydırırsanız, elinize onların yerinde dimdik durmak için bir şans geçer. İşte o zaman kendi adınıza bir şeyler başarmış olursunuz. Ta ki sizi zengin etmeden zengin olamayacağını anlayan birileri gelip sizin ayağınızı kaydırana kadar…

İdil Ceren Yılmaz
Gezegendeki yolculuğunun 24'üncü yılında. Atmosferde başıboş gezen hikayeleri yakalayıp insanlara anlatmak en büyük tutkusu.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Hani Biz Yeni Bir Anayasa Yapacaktık(!)
Sonraki
Denge…

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.