Senelerdir dürüst ve ahlâklı politikacılar arar dururuz.
Memleketimiz bunca badire atlattı; yine nice “darbelere” ev sahipliği yaptı…
Huzuru aradığımız gibi, barışı ve kamusal düzeni ve nizamı aradığımız gibi… İyi bir siyasetçi arar olduk… Ya da arıyor muyuz?
Senelerce politikacıların arkasına takılıp gittik; bizleri nerelere sürükledilerse oralarda durakladık.
Dediğim gibi, genç Cumhuriyetimiz, ne badireler atlattı. Nice darbelerin üzerinden balyoz gibi geçmesine şahitlik etti. Acaba, yaşadığımız bu acı tecrübelerin tüm müsebbibi, askerler miydi?
Politikacıların hiç mi kabahatleri yoktu? Biz değil miydik? Kurnaz siyasetçilerin arkasından giden… Şark kurnazı politikacıların bizi kurtarması için her şeye katlanmadık mı? Emme basma tulumba gibi, ne denirse yapmadık mı?
Sorgulamadık, araştırmadık. Politikacılar nasıl eğlerse iyi eğler dedik, kandık, sürüklendik. Devlet baba gibi, “siyasetçi büyüğümüzün” her şeyin en iyisini bildiğini zannettik. Gerisini-önünü düşünmeden babalarımızın ardından gittik.
Sohbet aralarında, kahvehane istişarelerinde, orada burada memleketi kurtarırken, sürekli aklımızdaki ve düşümüzdeki “Politikacı” profilini diğerine aktardık. Şöyle olmalı, böyle olmalı, uzun boylu olsun, dipçik gibi olsun… Felan filan…
Sisteme uyan bir siyasetçinin mağduru ve kurbanı olduk. Halbuki, iyi ve dürüst siyasetçinin, “Anayasal Düzene”, demokrasiye, hukuka, temel insan haklarına saygılı olan biri olduğunu gözardı ettik. Siyasal sistemi olandan “olması gerekene” getirmek için uğraşan, didinen, çabalayan siyasetçiyi “mumla” arar olduk.