Yıldönümleri(!)

Yıldönümleri(!)

Yıldönümleri(!)

12 Eylül 1980’den bu yana, 12 Eylül 2019’a kadar 39 yıl geçmiş.

Evet…

1980 Askerî darbesinin 39. Yılı.

12 Eylül askerî darbesi, ülkemizde onarılamaz travmalara ve siyaset sorunlarına neden oldu.

Yüzlerce insan, fişlendi, sürgüne gitmek zorunda bırakıldı, yine onlarca/yüzlerce insan gözaltında veya değil öldü/öldürüldü.

Tabii…

Türkiye, 12 Eylül 1980 dönemecine kadar çok zorlu ve kanlı bir süreçten geçmişti; sokak ortasında gencecik insanlarımız, “birileri” tarafından birbirlerini kırmaları yönünde “dolduruluyordu”!

O zamanları tabii ki tam anlamıyla bilmiyorum.

Yaşamadım.

Görmedim.

Ama, yazılardan, özellikle hatıratlardan okuduklarım kadarıyla ülkemiz, gerçekten de büyük bir travma yaşamış. Tam bir askerî hiyerarşi düzeni içinde gerçekleştirilen darbe, bugün yaşadığımız ve hâlâ tecrübe etmek zorunda kaldığımız problemlerin de nüvesi olmuş.

ATATÜRKÇÜLÜK adına ifa edilen bu darbe, her nedense ATATÜRKÇÜLERİ, ülkenin aydın/solcularını/yazarlarını deyim yerindeyse BALYOZ gibi ezip geçmiş.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ lağvedilmiş, yürürlükteki anayasa ilga edilerek, yine bugün pek çok tartışma ve sorunların dayanağı olan 1982 ANAYASASI ihdas edilerek, ülkemiz hızla çağdaş ve demokratik ülkelerin ekseninden uzaklaştırılmış.

İşin ilginç yanı…

İlericilik ve ATATÜRKÇÜLÜK maskesi altında tertiplenen bu askeri darbe, sonrasında sürekli olarak “askerî bir rejimi” toplumumuza dayatmış.

İtaat ve biat’e dayanan bir SİYASİ PARTİLER KANUNUNUN hazırlanması, yine SEÇİM KANUNUNUN özgürlükçü anlayıştan çok uzak olarak tesis edilmesi…

Gerçekten de…

12 Eylül’ün üzerinden yıllar geçmesine rağmen-39 yıl- hâlâ siyaset kurumu içindeki tesiri ile hukuk mevzuatı üzerindeki gölgesi, bizleri sorun yumağının içine boğmakta.

İnsan hakları bağlamında olsun, özgürlükler bağlamında olsun, muasırlaşma bağlamında olsun… Ekonomik gelişmişlik düzleminde olsun…

Askerî darbelerden ülkemiz çok çekmiş. O dönemin izleri ve eseri olarak, tamamen “apolitik” bir toplum/yurttaş prototipi yaratılarak, aynı anda makbul insan ve makbul vatandaş da sağlanmış olmuş. Sorgulamayan, okumayan, itiraz kültüründen bihaber, itaat eden, hesap sormayan, hâlbuki vergi veren bir yurttaş olarak şeffaflık gereği haklarının bilincinde olan bir birey, ülkesinde olan-bitenden hesap sorabilmelidir.

İşin ilginç yanı…

1980 Askerî darbesi, daha önce de belirttiğim gibi, ilericilik adına yapıldığı iddia edilse de, İslamcı Siyasetin palazlanmasına “vesile” olmuş; dincilerin, dinbaz politikacıların yükselişinde manivela işlevini görmüştür.

80’den sonra…

Cemaat ve tarikat faaliyetleri artmış, bu yapılanmalar, siyasetçiler ile “organik” ilişki içine girerek, siyasetin finansmanında da başat etmen olmuşlardır. Esasında çift yönlü bir kazan-kazan yaşandığı ileri sürülebilinir. Seçimler dönemlerinde, siyasetçi ve toprak ağalarının içli dışlı olmaları, yine gayrimeşru yollarla garip ve saf yurttaşlarımızın birikimlerini hortumlayan bu cemaat denen merdivenaltı organizasyonlar, tam da siyasetin finansmanında ve işleyişinde aynı zemin üzerine oturmuşlardır.

Evet…

İnsan hakları da…

Özgürlük de…

Hak ve hukuk da…

Kolay elde edilmiyor.

O kara günler geride kaldı.

Cumhuriyet rejimimizin üzerinde bir “karabasan” gibi etkiye neden olan bu darbe, artık geride hatıralarımızda unutulmayacak raddede yer etmiştir.

İşte bundan ötürü…

Demokrasi…

Hukuk…

Laiklik…

Çok önemli.

YAŞASIN, DEMOKRATİK VE LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ.

Yine bir başka yıldönümü…

9/11 diye imgelediğimiz…

ABD’de dünya ticaret merkezinin bombalanması idi…

Evet…

11 Eylül 2001 tarihinin üzerinden…

18 yıl geçmiş.

89 yılında BERLİN DUVARININ yıkılması ve 92 yılında S.S.C.B’nin dağılması ile dünya çok farklı bir yöne savrulmaktaydı.

Küreselleşme ve liberalizm hız kazanmış…

Ülkeler artık daha farklı yörüngelere savrulmaktaydı.

Çift kutuplu SOĞUK SAVAŞ dönemi kapanırken…

Dünyayı dizayn etme telaşındaki yazar-çizerler tarafından çok farklı tezler ileri sürülüyordu:

– TARİHİN SONU,

– MEDENİYETLER ÇATIŞMASI.

ARTAN şiddet, emperyalist devletlerin kurup örgütledikleri taşeron terör yuvalarının bir anda başıboş kalmaları…

İSLAM VE MÜSLÜMAN DÜŞMANLIĞI, göçmen karşıtlıkları, yine ülkeler arasındaki eşitsizlik, bir tarafta refah öte tarafta sefalet…

11 Eylül 2001…

EL-KAİDE terör örgütünün, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki DÜNYA TİCARET MERKEZİ kulelerini hedef alan saldırıları, dünyanın sözde evcilleştirileceği bir sürecin ilk nirengi noktası olmuştur.

Sonrası ise…

Malum…

ABD’nin Afganistan’a ve Irak’a, bu toprakları “özgürleştirme”(?) amacıyla düzenlediği askerî harekâtlar…

ABD’nin dünyanın “jandarması” olması…

Diğerlerinin ise, uslu, söz dinleyen, itaat eden, şer eksenine kaymayan makbul devletçikler olması…

Ve hâlâ…

Serüven devam etmekte…

ABD’nin ister BOP densin, ister GOP densin, dünyayı ehlileştirme “serüveni” devam etmekte…

İşte en son kaynar kazanın harı SURİYE’DE pekiştirilmekte.

Bizlere düşen de seyretmek oluyor…

YAŞASIN, ÖZGÜRLÜK!

YAŞASIN, EŞİTLİK!

YAŞASIN, ADİL BİR DÜNYA DÜZENİ!

Erhan Salman
Ben, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ mezunuyum... Kitap okur, köşe/kitap yazarım... Elimden geldiğince ilgi alanım doğrultusunda yazmak, en büyük tutkum ve hedefim. SEVGİYLE OKUYUN...
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
İnsan Olmak
İnsan Olmak

İnsan Olmak

Sonraki
Zaman Üzerine…

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.