Kuramıyorum artık “Senli” geçen cümlelerimi. “Bir” olunmayan yerde ne sen ne ben kalırmışız meğer. Merakla okuyorum senin gibilerine ithaf edilen yazıları. “Ne zaman pişman olacaklar?” diye sormuyor değilim kendi kendime. Benliğine tek satır dökmeyen insanın gökkuşağına güneşlik çekmekten farklı olduğunu söyleyemem. Ne kendi ne de başka âlemlerde buluyorum umut kelimesini. Bıraktım sonsuzluğa karşılık gelen anlamları. Var olduğun hiçbir sayfayı yırtamasam da, naaşının bakî kalacağı hiçbir kelimeyi silemesem de; ne özel günlerde iki çift kelam ne de kuru topraklarına bir damla su olacağım.
Evet, umut kelimesini bulamıyor olabilirim hiçbir âlemde. Ama ümit kelimesini kullanamayacağımı kim söylemiş? Farklı kelimeler de kullansam hayat boyu aynı anlam için emek vereceğim. Hem kendi hem de başka âlemlerde. Şimdi ümit ediyorum ki, kurulan her cümlenin bir ruhu ve bir ölümsüzlüğü olsun. Şiirler, denemeler, öyküler… Hiç kimsenin mezarı değil ancak evi olabilecek güzellikte.Ölümlü bedenler uğruna, ölümsüz duygularımıza mezar etmeyelim akan ışık hızı ömürlerimizi. Şu bırakacağımız eylül ayında; gelin ucu bucağı görünmeyen dalgalı denizlerin bir tuz tanesi, her göze farklı gelen bir bulutun eşsiz karakterleri, hatta sararıp dökülen bir yaprak dahi olalım ama ümitsiz olmayalım.