İçinde yaşadığımız yeni dünya düzeninde pek çok şeye alışmaya çalışıyoruz. Sürekli bir değişimin ve yenilenmenin içerisindeyiz. Ancak bu her zaman ilerlemek ve daha iyiye gitmek anlamına gelmeyebiliyor. İşte böyle durumlarda sorgulamamız gereken bazı dinamikler var. Kendimize bundan sonra ne yapacağımızı sormalıyız.
Alışkanlıklarımızdan vazgeçip yeni geleni benimsemek daima akıllıca bir karar mıdır? Ne yazık ki, çoğunlukla öyle olmayabilir. Amacımız tüm bu sürece romantik bir yerden bakmak değil aslında. Ama bazen biraz romantiklik hayat kurtarabilir. Aslına önemli olan hangi durumda neyi seçeceğini bilmektir. Bunun için de inanılmaz bir bilgelik değil biraz öngörülü olmak yeterlidir.
Bugün bazıları için çok kesin yanıtları olan, bazıları içinse akıllıca bir cevap arayışının hala sürdüğü bir soruya cevap vermeye çalışacağız: Kitaplar artık bilgi aktarımı için çağ dışı bir hal mi aldılar?
Çağın Gereklilikleri Ve Ayak Uydurmaya Çalışan İnsan
Çağın bizden en büyük talebi, hız. Hızlı olursan kazanırsın. Cevabı ilk sen verirsen, kuyrukta önde olursan, ilk bileti sen alırsan her zaman daha güçlü ve daha yeterli hissedeceksin kendini. Bunun için de elinin ayağının yaşam yarışında hiçbir şeye takılmaması gerekiyor. Hiçbir koşulda, hiçbir şey seni yavaşlatmamalı. Sana engel olmamalı. İhtiyacın olan güç ve tatmin işte bu hıza ulaşmakta yatıyor.
Peki bu yeni dünyada kitapların yeri neresi? Özellikle benim gibi romantik yanı ağır basan bir insan için kitapların yeni konumunu kabul etmek oldukça zor. Ama kabul etmeliyiz ki bazen hayati önem taşıyan hız söz konusu olduğunda kitaplar gerçekten de bizi yarı yolda bırakabiliyor. Ama bu elbette kitaplarının artık çağ dışı bir araç olduğu ve tamamen rafa kaldırılmaları gerektiği anlamına gelmiyor. Herhangi bir zaman diliminde kitaplar için böyle bir tanımlamada bulunabileceğini de zannetmiyorum.
Kitap Kokusu, Sayfaların Verdiği His…
İnsanoğlu ritüellerine bağlı bir canlı. Bu sebeple alıştığı şeylerden kolaylıkla vazgeçmek istemiyor. Bence bu oldukça haklı bir talep. Hayatımdan basılı kitabı çıkardığım anda pek çok şeyin anlamsızlaşacağının farkındayım. Ama bunları bize romantik tarafımız mı söyletiyor yoksa gerçekten takip etmemiz gereken düşünce bu mu, bundan emin olamıyorum. İnsanların sıklıkla dalga geçme eğiliminde olduğu kitap, kahve ve müzik üçlüsünün hayatımıza kattığı ritüel anlamsızlaştıramayacağımız kadar değerli.
Ama bazı durumlarda kitabı rafa kaldırmak gerçekten de bir gereklilik olabilir mi? Özellikle de bilgiyi hızlı bir şekilde edinmek zorunda olduğumuzda… Buna içimizdeki sesin hayır dediğini biliyorum. Oysa farkında olmadan bunu çoktan yaptık bile. Evimizde binbir emek topladığımız ansiklopedilerin rafları şimdi boş değil mi? Çocuklarınız ödevlerini yapmak için kitap kapağı açıyor mu? Kütüphaneye mi gidiyorlar yoksa internet kafelere mi? Gerçi akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle artık internet kafe kültürü de tarihe karıştı. Çağın gereklilikleri ne kadar hızlı değişiyor!
O Halde Kitaplar Hayatımızdan Tamamen Çıkıyor Mu?
Elbette hayır. Kitaplar yalnızca bilgiye dair gereksinimleri karşılamak söz konusu olduğunda bizlerin hayatında değil. Bu sebeple her ne kadar bu alanda yetersiz kalsa da hayatımızda daima bizimle olmaya devam edecek. Yalnızca artık söz konusu eğitim olduğunda biraz daha geri planda kalacaklar. Bunun sebebi de elbette içerikleri değil, fiziki varlıkları. Kitap rafa kaldırıldığında yok olmayacak. Sadece hız çağının bir getirisi olarak e-kitaplara ve PDF’lere dönüşecek. Dönüştü bile…
Bu kitaba değerinden bir şey kaybettirir mi bu hala tartışılıyor. Ama benim naçizane görüşüm, her ne kadar okuma ritüelinden çok şey çalıyor olsa da bu kitabın özüne bir zarar vermeyecektir.